Gassalı yazan, oynayan, bize ulaştıran ekibin her birine binlerce minnet olsun. "Ölmeden önce ölünüz" hadisi şerifini bize derhatır ettirdiler. Tabii herkes bu diziden payına düşeni almakla yükümlü hissetti kendisini.

Gassal, esasen bugün bize bir şeyler anlatıyor ama bu anlattığı zannımca bir yalnızlık çeşidi değil. Yalnız insan Gassal dizisindeki ana karakter gibi içerlemez. Çünkü yalnızlık izafidir, zâhirdir. Hâlbuki bu dizi bize batın olanı, içimizde olan ama içimize nakşedilmeyen bir durumu anlatıyor ki o kanaatimce "kimsesizlik".

Yalnızlık sonu olan bir nevi vesvese. Arkadaşı olmaz insanın, müziğe sarılır, sevdalısı olmaz şiire sarılır. Gidecek mekânı olmaz tiyatro, sinema vs bir yerlere atar kendini. Bu bir yalnızlık çeşididir. Bizim noksan halimiz ise kimsemizin olmaması. En basit halinde kendi etrafımızdan gidelim buna, kaç ev birbirine sıcak, üzeri tüten bir kâse çorba veriyor, kaç insan mahallesinde yardıma muhtaç insan tanıyor ya da kaç insan kendini yardıma muhtaç hissediyor? Çağımızın vebası olan "sen her şeye yetersin" anlatımı her bir bireyi, "kişi" yapıyor ama insan olma noktasında yetim bırakıyor. Muhtaç olduğunu erteleyen insan ister istemez kendini bir girdâp içinde buluyor. Maddi mânevi bir derdimiz var ama gidecek kimsemiz yok. Maddi manevi bir yardıma vesile olabiliriz ama gelenimiz yok. Derdimiz var " ileride bana karşı kullanırlar" diye iğrenç bir düşünce ile anlatmıyoruz. Mutluyuz nazar değer diye saklıyoruz. Bu kadar hesabımız varken etrafımızdaki kimsenin hiçbir önemi yok. Çünkü onlar bir kimse değil, bir takım eşyadır...

İmam Gazzali " dertlenmeyeceği halde kardeşine nasılsın sorusunu soran kimsede münâfıklık alâmeti vardır" diyor. Evet, elimizden hiçbir şey gelmese de en kötü onun derdiyle dertlenmek bizim vâzifemiz. Konu ne olursa olsun. Bugün aç ölen insan, işsiz insan, dilenen insan hemen hepsi bizim sorumluluk alanımızda. Doğu felsefesi genelinde ve İslam dünyası özelinde bizim inancımız insanı kimsesiz bırakmaz. Aratır, buldurur, kardeşlik hukuku geliştirir. Bütün bunlar birbirinin mütemmim cüzüdür. Biri olmadan diğeri asla olamaz. 16.yy da Avusturya elçisi Busbecq İstanbul'da gezerken kentin temizliği, hayvanlara gösterilen hürmet ve dilenci sayısının yok denecek kadar az olmasına dikkat çekiyor. Evet, konu fark etmeksizin biz asla ve asla birbirimizden bağımsız olarak yaşamak nâ-merdligi edemeyiz. Bizden beklenen zaten yaşamaktır ancak biz yaşamıyor dünyadan geçiyoruz. Biz ibn'ül vakt olmak zorundayız. Bugünde bugünü ve bugün için yaşamak, yaşatmak zorundayız. Vay beee derken ki iç çekişi tarihin bir hizmeti gibi görüp bugün her şeyden el etek çekerek yaşamak, yaradana ve yaratılana isyandır! Sokağımızı temizleyene, yemeğimizi getirene, bizi bir yerden bir yere ulaştırana, çalıştığımız yere gelene, alelade yolda gördüğümüz kişiye mesûlüz. Günaydın, merhaba, kolay gelsin ile en basiti yapmak bizim insanlık için ehemmimiz. Mühim olandan önce gelmek zorunda. Kimsesiz her insanın Gassalı içinde araması niyazîyla. Yineleyelim; موتوا قبل أن تموتوا

Ölmeden önce ölünüz.

Son söz olarak diyelim ki;

Kimsesiz hîç kimse yok var herkesin bir kimsesi

Kimsesiz kaldım yetiş ey kimsesizler kimsesi

Kimsesizler kimsesi "ben yetişmeden siz yetişin diye emrediyor." Selâmetle.

..