Bizler, insanlar hak ettiklerini almadan önceki son durağız. Toprak altında toprak olmadan önceki son adım. Adı hatırlanmayacak insanlar listesine bir isim daha. Tahta tabuta yatırılmadan önceki son dokunuş. Her gün farklı farklı insanlar gelir bu her yerini ölüm soğuğu kaplamış mermere. Kimi sarışın, kimi esmer kimi afro bir buğday. Kadınlar, erkekler, translar ve niceleri. Her birinin yolu geçer bu duraktan. Cansız bedenleri mermerin üstüne uzanır, sanki her an canlanacakmış gibi. İçinden ruhu eksilmiş bu cesetler, son kez günahlarından arınmak için soğuk suyun altına girerler. Kiminin yaşlılıktan göğüsleri büzülmüş kiminin de bir kavgada dişleri dökülmüş. Arabanın altında kalıp gelenler, savaşta cesurca ölenler ve açlıktan yaşamını yitirenler. Herkesi ağırlar bu taştan masa. Ünlüleri ve ölmeyeceğini sanan zenginleri. Önümüze yatarlar ve arınma işlemi başlar. Ölümün şiddetiyle kırışmış yüzlerini ve kaskatı kesilmiş gövdelerini yıkarım. Ve ardından donmuş ayaklarını. Kürdan gibi incecik bacakları durularım. Çıplak bir insan etine değmek ürkütür insanı. Buz gibi bir teni hissetmek. Korkunç bir tecrübedir tasla baştan aşağı ölü vaftiz etmek. Ellerimle dokunurum soğuk vücudun her bir yerine ve günahları kalır sadece cesetten geriye. Kar beyazı bir kefene bürürüm ölümlüleri. Kimilerinin aileleri yıkamak ister ölmüşlerini. Çocuklar sessiz sessiz yıkarlar babalarının cesetlerini. İçten içten ağlayarak. Zor tabii bunca yıl yaslandığın omuzu bir anda bir hiçmiş gibi tabuta koymak. Kucaklarım ve koyarım tabuta canı çıkmış cesetleri. Ve bir daha dirilmesinler diye iyice çivilerim.

Ve her gün her saat bu rutini yenilerim. Her bir ölmüşte yeniden ve yeniden. Tekrar tekrar yıkarım soğuk bedenleri ve tabutun içine hapsederim. Eminim ki son kez dönmek isterler dünyaya. Bir kez daha nefes almak isterler. Hissetmek istemezler tekrar benim nasır tutmuş ellerimi. Üzerlerinde tekrar gezinsin istemezler. İnsan fanidir ve gelinecek son yer öyle ya da böyle benim küçük mermerimdir.