Ben gayet kötü bir insanım. Kafamda zehir gibi yalanlar. Pistir düşüncelerim. Az ucundan kinliyimdir. Bana sen iyisin diyenlerin aksine. Ben gayet kötü bir insanım. Yardım etmez zihnim insanlara ama zihnimin oynadığı bu oyuna karşı çıkamaz bedenim. Elimde kömürden çatma bir kalemim. Hangi kıvılcım ile yanacak diye bekler gözlerim, tenim. Sahi iyi olma ihtimalim var mı acaba! Etrafımdaki insanların dediği kadar melek miyim? Ya da cehennemde yaşayan bir melek. Evet bu daha doğru bir tabir. Sen hiçbir şart ego kasmadan iyilik yapabilir misin? En kötü anında iyilik yapabilir misin? Ya da iyilik yapıp o iyiliğinden faydalanmadan yola devam edebilir misin? Daha basit sorayım. İyilik yapınca karşılık bekler misin? Dur bu daha karışık oldu sanki. Sen en rezil olduğun ya da en yıkık; sıfatı sen koy işte, o an dışarıdan geçen bir çocuğa, fakir bir çocuğa, ayakkabısı olmayan bir çocuğa, bir tabak çorba içirdikten sonra onun adına mutlu oluyorsun ya da yüzün tebessüm ediyor. İşte sen iyilikten çıkarcılık yaptın. Faydalandın onun o kötü durumundan. Sen iyi değilsin arkadaş kabul et. Basit değildir cümleyi üç kelime ile kurmak. Mühim olandır belki de. Kolay olan kitabı yazmaktır. Zor olan ilk satıra doldurmaktır hikayeyi. Gerisi kolay. Süsler mumlar falan. Hayat gibi. Biz de süslüyoruz işte. İyiyiz diye avutuyoruz boş avuçlarımızı. Tuvale de paletten birkaç fırça çalınca rengarenk yapıyoruz dünyamızı. Her birimiz sahtekar. Kapalı oynanan kartlar. Televizyondaki diziler gibi hayatımız. Hepsi kurgu. Bu kadar yalanın içinde yaşıyoruz ve iyiyiz. Yemezler! Gayet kötüyüz. Hafifletmek için yükümüzü yardım mı ediyoruz insanlara... ya da hafifletirken yükümüzü buna yardım deyip başkalarının küfelerine yük mü koyuyoruz. Başlarına açınca dertler dünyasını yalnızlıktan mı kaçıyoruz. Ya da kalabalık yalnızlığı içinde savaş vermeye mi çalışıyoruz. Harbi, etrafımızda kalabalık olmasa ne yalnızlık mı yaşasak. Yalnızlık belki de nimettir. Şükretmek gerekir. Çıkarları olmayan insanlar ve çıkar yaratmayacağımız  bir dünya. Nasıl da düşlenesi. Gayet kötü bir insanım. Yalnızlıktan kaçmak için yok ettim tellerle çevrili bahçemi. Gireni çıkanı belli değil. Ezildi çiçeklerim. Sulamayı unuttum. Hepsi kalabalık yalnızlığının suçu. Öldü çiçek. Kötü olmamız için net bir sebep değil de ne ki bu! Hep olmak isterdim ufuk çizgisinin dibindeki teknede. İmkansızdı belki bu rüya ama benimdi. Bana ait olan tek rüya. Ne gerek vardı ufak bir sapan ile tekneyi batırmaya. Daha kolaydı beni toprağın altına koymak. Hissetmezdim belki acıyı olurdu aniden. Buz gibi erimezdim. Hissetmezdim o yangıyı. Keşke tamah etseydin yazdıklarıma. Sana olan hislerime. Kolaydı gitmek. Yazıları hiçe saymak. Ama zoru yaptın anlamadan. Yaktın o kadar harfi, geceyi, kelimeleri. Rüzgara karıştı, uçtu gitti sessiz diyarlara. Gayet kötü insanlarız, içindeki iyiliği kovalayan kötü insanlara…