İçinde bulunduğum bu beden ve tüm varlığım yaşadığım sürece yalnızca çaresi olmayan bir hastalıkmış gibi hissediyorum. Sanki şuracıktan aşağı atlarsam geçecek, sanki şuracıktan, aşağı, biraz daha aşağı atlarsam… Kaçarsam sizden, uzaklaşırsam sizden, geçecek diyorum, inanmıyorsunuz. Kendi kendisini öldürmek isteyen bir kadın yaşıyor içimde, önce kendisini sonra sizi, önce seni sonra beni. İçimde iğrenç bir yaratık var, kocaman bir parazit, hücrelerime kadar işlemiş, önce yiyip bitiriyor güzelim saçlarımı sonra boğuyor, boğazıma ellerini keskin bıçaklar yapıp yapıp doluyor, sıkıyor, nefessiz bırakıyor ve tıkandığım tüm nefesleri, o soluk, yaşamdan yoksun, ölgün her şeyi; uyandığım her sabah içime oyuncak bir bebeğin çirkin ve plastik iskeletine pamuklar doldurur gibi hiç acımadan yeniden ve yeniden dolduruyor! Bağırmak istiyorum ondan kurtulmak için, öyle bir kuvvetle bağırmak istiyorum ki yerinden fırlasa göz bebeklerim, dolansa ayak parmaklarınıza, size de çelmeler takıp içinden çıkamayacağınız kadar derin çukurlara doğru yuvarlasa, hep beraber üzerimize kurak topraklar atılsa. Hep beraber gebersek ya şuracıkta!

Hep beraber

Ge-ber-sek!

Kulaklarımı kanatan bu deli kadın, hasta kadın, size de korkunç hikayeler fısıldasa, sesiyle yüreğimi delip geçen, ezip geçen bu kadın, bu çaresiz hastalık, sizin de hayatınızı sağırlaştırsa, bana yaptığı gibi 

Senin de

Güldüğünde gün ışığı gibi etrafa saçılan 

Bembeyaz dişlerini

Kızgın elleriyle

Teker teker 

Par-ça-la-sa!