Gece'nin çaresiz gözleri, anlatamadığım derin bir hikayeydi. 


''Annemi çok özledim ama gidemem, yanına gidemem çünkü çok uzak, bana çok uzakta, yakın olsaydı da beni görmek istemezdi zaten, ne acı, çok acı! Zaten o beni sevmedi, hiç sevmedi, ta rahmine düştüğüm andan itibaren beni biraz olsun bile sevmedi, sevemedi, sevme duygusundan mahrum bir ruh benim annem.''


Acı şeyleri bile ince ince anlatan sesi, içimde yankı yankı akıyordu.


''Annemin sevgisizliği yüreğimde kördüğüm, bu yüzden sevmek ruhumda bir devrim yaratıyor, ve sevilmenin yarattığı acılar da bu yüzden.''


Omzunda gezinen dokunuşlarım sırtına inerken vücudu ince ince titriyordu. Hiç ve kimseye bahsetmediği yaralı yanını anlatmıştı bana, yanımda çırılçıplaktı, her anlamda.


''Ya baban?''


''Babam hayatımızda soluk bir anıydı sadece. Annemin varlığıyla, babamın yokluğuyla mücadele ettim ben hep.''


Uzanıp sıcak ağzından öptüm, acı sözleri konuşmasına rağmen ağzında tatlı bir tat vardı. Az sonra yanımdan usulca kalktı, zarif vücudunu içine saklayacak kıyafetlerini yerden topladı ve birer birer giymeye başladı. 


''Gitmeni istemiyorum, biraz daha kal,'' diyebildim. Aynanın karşısında kırmızının en al tonlu rujunu dudaklarına sürüyordu, az önce bu dudaklardan öpen ben değilmişim gibi onu yeniden öpmek arzusuna kapılmıştım.


''Kalsan''


''Hayır,'' dedi keskince. Koltuğun üzerine atılmış çantasını alıp kapıya yönelirken:


''Susmaya devam et,'' dedi. ''Her şeyi unut, yine.'' 


''Yaşamaya ve sevmeye hıncın var senin, Gece. Bana yalan anlattın, bilmiyorum sanıyorsun ama biliyorum, hepsi bir yalandı, ne anne ne baba bilirsin sen, beni kandırdın, farkındayım. Bunların hepsi doğru olsaydı benden bu kadar kolay ayrılmazdın, bu kadar kolay kapamazdın o kapıyı üstüme. Kal deyişim kal olurdu sana git değil. Yalancısın, Gece, tanıdığım en iyi yalancısın. Bana aşık bile değilsin sen, aşkın da yalan, kendin gibi yalan, yalansın sen de.''


''Bana kızgın mısın?'' diye sordu.


''Kızgın olmak mı? Hayır. Kırgınım."


"Neden?" Anlayışsız bir sesti.


"Her seferinde beni çok kolay arkanda bırakıyorsun."


"Bu bir şey ifade etmiyor."


"Benim içinse çok şey ifade ediyor."


"Kuruntu ediyorsun."


"Haklıyım."


"Sen her zaman şüpheli biriydin,. Hadi, asma suratını, bak bana, bir sırrı yaşıyorsak kendimizi o sırrı yaşamaya adamalıyız, kolaysa gidişim aşkımız uğruna, yakalanmayalım diye."


"Yakalansak ne olacak, Gece? Benim korkum yok kimseden ve hiçbir şeyden. Ben aşk uğruna kaçak değil korkusuz oldum. Sen aşık değilsin, sen bu sırrı yaşamaya tutkulusun. Seni sevmenin bu kadar acı olduğunu bilsem kendime asla izin vermezdim. Yüreğime zehirsin sen. Sevmek ruhunda devrim yaratıyor demiştin, zalimliğin bu yüzden mi? Sen de ne ruh var ne de yürek, bir tek et ve kemiksin sen, yüreksiz bir vücut"


Sustu. İnkar etmedi. Suspus kaldı. Ben de sustum, gitme, demedim, kal, demedim, kapıyı üstüme kapattı ve gitti yine.


''Zalimsin, Gece. Yaralanmaktan korkuyorsun ama yaralamaya cesursun. Elinde hançer, acımadan kalbime saplıyorsun.''


O gece kendimi karanlık sulara attım ve Gece'yi sevmekten nihayetsiz kurtuldum.