Ne olduğu anlaşılmayan bir delilik türü olarak ulaşamamak yoksulluğunun getirdikleri var. Saydım. Gördüğüm insanları inceledim. Ulaşmışlar mı bilmiyorum, ama bunun yoksulluğunu çekmedikleri kesindi. Haberlere konu olacak bir intihar mektubu yazabilirdim. Ölüme böyle gerekçe mi olur denirdi belki. Saçmalamıyorum. Bir şeyler benim adıma var oldu ve ben onlara ulaşamıyorum. Ulaşamamanın yoksulluğu aklımı kavrıyor kemikten başka bir şey olmayan cani eller gibi. Yumuşak hiç bir dokusu yok. Nedir bunlar, tüm uyanmalarım ve uyumalarım nedir? Kime doğdum, anneme, babama mı? Hayır. Bir sevgiliye mi? Hayır. Ben bana doğdum ve tanrıya. Ama neye doğdum bilmiyorum. Neye var olmalıydım, olamıyorum? Keskin sözler tutmaz aklım. Pek bir bilgi de yoktur içinde. Ama hiç bu kadar bilinmez halde olunur mu? Bu kadar kurulur mu insan kaderin kalemine? Kaybettin denmedi diye mi arayışın bir zaferi? Gülüp dalga geçmediler diye mi düştüklerini unuttun? Yarana tuz basmadılar diye mi sardın acılarını? Sen neleri boşverdin de nelere koşuyorsun gönül? Biçare halimden utanmıyor musun? Zorbalık değil mi koş diye kamçılaman? Ben koşamıyorum işte. Bu kadarım bak. İki el iki ayak bir baş. Ne kadara satarsın beni? İliklerim de acı kaplı ama işini görür mü?