Saat 2.30 ve ben aklımdaki düşüncelerle karanlık bi odada tek başımayım. Hafif açık pencereden çok az ışık sızıyor, dışarıda kendini arayanlar ve köpekler var bu saatte. Artık gece oldu.


Gözlerimin içi kızarık, altları siyaha çalan bir morlukta. Bu görüntüye alışsam bile aynaya baktığımda ürküyorum. Kalbimin teklediğini hissettim az önce. Sanki uzun satırlar devam eden örüntü bir anda bozulmuş gibiydi. Panikledim. Bunu yıllar önce de yaşamış gibi hissettim, tanıdık bir histi sanki ama emin olamıyorum. Zaten ben hiç güvenemem zihnime. İçinde olup bitenleri de takip etmeyi bıraktım. Gerçek anılar ve kendi kafanda kurduklarım iç içe girdi artık. Benim sanrılarım olduklarına emin olduklarım kadar ayırt edemedikledim de var zihnimin içinde. Dedim ya emin olamam kolay kolay anılardan. Bazıları hariç. Onlardan eminim. Her şey birbirine girse bile onlardan emin olurum. Onlardan da emin olamazsam yok olurum.


Yüzüme doğru hafifçe esen rüzgâr beni sakinleştirmiyor artık. Eskiden neredeyse her gece uyumadan sesini duyduğum çöp arabası da tanıdık değil. Yürüdüğüm sokaklar bile bana bir şey anımsatmıyor. Çıkış yolu ve diğerleri iç içe geçmiş bi labirentin icinde kayboluyorum.Ben kendime yabancılaştım. Kendi içini yiyip bitiren bir canavara dönmüştüm. O güçleniyor, ben yok oluyorum. O güçleniyor ben kayboluyorum. O güçleniyor ben sanrılaşıyorum.