Keşkeler... 
Hangimizin yok ki? 
Öyle çok ki... 

Keşke o trene binseydim, 
Keşke onunla evlenseydim, 
Keşke şu işi yapsaydım, 
Keşke babam ölmeseydi, 
Keşke şu huyum olmasaydı... 
Keşke o lafı hiç söylemeseydim...

Hayatımızın her anı, pişmanlıklar, vicdan azapları, yapamamış olduğumuz keşkelerle dolu. Hep farklı yaşamı hayal ederiz. Kesin daha iyi olurdu diye. 
Aslında sonsuz seçeneklerle dolu, çokça zamanlarda deneriz her tercihimizin oluşturduğu hayatı. 
Ama her şey bir bütündür. İstediğimiz bir dilek gerçekleşir belki ama pek çok şey değişir bütünde.

Belki şarkıcı olabilirdin ama aileni kaybedecektin, 
o teklifi değerlendirebilirdin ama sonunda alkolik ve hissiz bir karaktere dönüşebilirdin, tam aradığın yuvayı kurabilirdin fakat tutku olmayacaktı... 

Bunun gibi sonsuz olasılıkları hesap etmeden isteriz o keşkeleri. 

İçimizde bulamadığımız cesareti, yenemediğimiz korkuları, şu an bile yapabileceğimiz ama yapmadığımız her şey için birilerini ya da hayatı suçlarız. Buna kader deriz. 

Ne yapalım hayırlısı buymuş. 

Aslında öyle muhteşem sözdür ki bu 'hayırlısı' gerçekten öyledir. Şu anda her ne yapıyorsan bu böyle olmalıydı. Hayırlısı buydu. Kök yaşamın bunu gerektiriyor çünkü. Farklı olsaydı daha çok olumsuzluk ve aidiyetsizlik olacaktı. 

Hangi ağaç kendi meyvesini yer?
Hangi inek kendi sütünü içer? 
Hangi toprak beslediği patatesi yer? 
Hangi çiçek kokusunu bilir ki? 

Her şey başka bir şey için var olur aslında. 

Birbiri için. 
Birbirimiz için. 

Evrende bir sebep için bugün buradayım. 
Bugün burada olmam gerekiyordu. 
Büyük bir olay olmasa da varlığım, 
Küçük ama bir sürü şey getirdi beni bugüne. 
Kasti veya değil hepsi benim tercihimdi.

Hoşuma gitse de gitmese de.

İşte bu kitap dantel gibi ince ince işleyerek bu sonu anlatıyor. İntihar etmiş Nora, arafta kalarak diğer sonsuz seçeneklerinin yüzlercesini yaşama imkânı bulur. Ama hep geri dönmek ister. Son sayfaya kadar mutlaka başka bir yaşamında kalacak diye beklerken kök yaşamını tercih eder ve hayata geri döner. Artık ölmek istemiyordur