metroda giderken önümdeki kapının yansımasında kendimi gördüğümde bir saniyeliğine aklımdan geçen ''anlamı yitirdin'' düşüncesiyle allak bullak olmuştum. yoktum, vardım ama yoktum. kendimi dıştan bir göz olarak görüyordum bazen. kabuğum parçalanmıştı. ve artık duvarlarım vardı cılız bir kabuk yerine. parçalanan kabuklarda bıraktığım gözler izliyordu beni. duvarlarıma garip bir hayranlık duyan gözler. o an camdaki yansımamı gören ve hayranlığı ''anlamı yitirdin'' düşüncesi ile sarsıntısıya uğrayan gözler. rüyalarımda ulusta perişan bir halde geziniyorum. ruhum her gece yola çıkıyor. artık çok katmanlı bir dünyada yaşıyorum. her yerde sen varsın. daha önce bulunmadığım o yerlerde, tir tir titreyen her gecede, bana Enver Paşanın hayatını anlatan arkadaşımın yüzündeki mimiklerde, karanlık bir sinema salonunda... gittiğim her yerde seninle beraberim. senin kim olduğunu bilmiyorum artık. sen de bilmiyorsun. çünkü yoksun artık. ben de yokum. hayatımın senin hayatına nasıl evrildiğini bilmeni isterdim. senin gözlerin benim gözlerimin içinde. ama seni tanımıyorum. yok oldun. o kadar yok oldun ki. gri. burada her şey gri artık. üzüntü yok, şarkılar yok. sadece cehennem gibi bir gri var.

herkesin birbirine sarıldığı o kargaşada beni saracak her koldan ölüm gibi kaçıyordum. çenem kanıyordu, bir yüz görmeye daha tahammülüm yoktu. yine de sordular ''yorgun musun zeynep?'' ''o bugün erken gitti okula yorgundur'' ''senin hiç söyleyecek bir şeyin yok mu, hiç konuşmadın?''

adımı biliyorlardı. artık umrumda değildi. gece hiçbiri olmayacaktı sonuçta bin türlü bulantı beni uyutmadığında. konuşabilirlerdi her konuda. her gürültü yer ederdi ağızlarında. artık sorun değildi. ben her şeyin sessizliğe dönüşeceği o günü bekliyordum. içimde inanılmaz bir sabır vardı geçen zamana karşı. artık yalnızca sabrediyordum. üzgün değildim. direnmiyordum. çok kuvvetli bir dirençsizlik içindeydim. fakat bu dirençsizlik nedendi? fakat neye karşıydı bütün bu sabrım? katmanlaşıyordu dünyam evet. evet içimde inanılmaz bir ülke, artık her dili öğrenen bir halkım var içeride. evet artık kimseden bir beklentim yok. evet ihtiyaç duymuyorum bir sese, yetiyor içimdeki ses evet. kimse yaralamıyor beni, aramıyor gözlerim birini

ama

ama

ama neredeyim ben

bütün bu sabrım beni nereye ulaştıracak?


doğum günümde bu sene ölmeyi dilemiştim. hayatımın en kırgın doğum günüydü. küçüklüğümden beri 19 yaşına karşı garip bir his vardı içimde. küçükken yazdığım yazılar hep 19 yaşında bir kızı anlatırdım. şimdi 19 um. çocukken hissettiğim gibi aynı her şey. sonbahar gibi. gri gibi. ben artık griyim. adımı taşımakta kemale erdim. daha fazla yazmak istemiyorum