ışık; güneş’ten, ay’dan ya da aydınlatma araçlarından yayılan, nesneleri ve renkleri görmeyi sağlayan fiziksel erke.

erke ise güç bir anlamda ya da enerji… sonra enerji nedir sorusu gelir.


ışık dalga olarak mı, parçacık olarak mı yayılıyor, yoksa hem dalga hem parçacık halinde mi? biz baktığımızda harekete geçen ve öngörülemez bir yayılma biçimi mi var, onu da fizik ya da kuantum ehli izah etsin…


ben geceye gelmek istiyorum.


bir nesnenin cismi olan, zahiri bir belirtisi olan nesnenin değil de soyut bir kavramın tanımını yapıyorsanız yine ancak soyut kavramlarla yapıyorsunuz.

görünen kısmından ziyade hayuladan bahsediyorsanız mesela ya da bahsedecekseniz bir yerde izahı olamıyor da ancak misali oluyor…

ya da bir vakıa, bir olgu, başka bir olgunun olmaması ile izah edilebiliyor bazen…

karanlık, ışığın olmama halidir gibi.


karanlık ışığın, gece güneşin olmama, bulunulan yarım kürede görünmeme hali.


gece çöktü, örttü bazı şeyleri.


aykırı planların yapıldığını,

“bir şehrin uzak semtleri gibi gözlerin

üzgün, kara, ayaklanmaya hazır.” dediği gibi özel’in, ayaklanmanın hazırlığını, ayrıntıyı örttü…


dağa çıkıldı gecede. isyanlar, ihtilaller sakladı gece.


görene de köre de eşitledi durumu.

kaybetti renkleri, maviyi, kırmızıyı, siyahı eşitledi…


geceyi bekledi günahlar. o rengarenk ışıklarla aydınlanmış geceyi…

bütün karanlık işler “yeraltında” ya da karanlıkta yapıldı.


gece bir çeşit ölüm olan uykunun beşiği...

“sizi geceleyin öldüren (uyutan)” rabb dedi, kutsal kitap ve biz o'nun adıyla ölüp o'nun adıyla dirildiğimizi kabul ve beyan ettik…


gece tanrıçası nyx, ay tanrısı sin de unutulmamalı elbet gece denince.

nyx, olimpos'un ulularından kaos'un kızıdır malum. sin ise mezopotamya'nın…


gündüzün şerrinin gecenin hayrına yeğ tutulmasında bütün bunlar geçerli sebepti.


gece çöktü, flu oldu bazı şeyler. sabah göründüğünden farklı bir boyut, farklı bir şekil kazandı.


“fazla ve kalabalık ne varsa bir kenara çekildi.. “


sabbah, gece gönderdi haşhaşileri cennetine; ayrıntının, köşelerin, ışıkta belirginleşen her şeyin olduğundan farklı olduğu bir zamanda, yani, her şeyin daha güzel olduğu zamanda…


değişti şekiller, gündüz hoş gelenler nahoş oldu bazen de ya da korkunç... yoksa neden

“gece bitkilerinden korkuyorum, 

hayır, geceleri bitkilerden!” desin c. süreya?


b. necatigil'in kalesi, her zamankinden korkunç:

gece vakti, karlar altında, kışın…


ve gece kapılar seçicidir. tanpınar

”kim tanır bizi şimden sonra,

aydınlığı kıt gecemize

misafir olanlardan başka”

dediğine göre ya aydınlığı kıt geceye misafir olanlar iyi tanır insanı ya da iyi tanıyanlar misafir edilir geceleri…


şehrazat bin bir gece anlattı masalları… binlerce yıl kaldı sonra…


gece çöktü... görünür oldu bazı şeyler…


yıldızlar görünür oldu... van gogh, yattığı akıl hastanesinin penceresinde aldı, hayranı olduğum o “yıldızlı gece” tablosunun ilhamını…

mavi de yakışmıştı van gogh'a, gece mavisi oysa benim için aytmatov gibi o da sarıyla özdeştir…


yıldızlar, birer kandil gibi göründüğünde her şeyi dönüştürüp kendi yapan çölün gündüze inat keskin ayazını görünür kıldı gece…


iştar'ını babil'in, sitare'sini fars'ın, venüs'ünü antik roma'nın…


çocuklar gece büyür dedi büyükler…


ağrının altını çizdi, daha yoğun hale getirdi. sonra belki şeytanın günahı, mezarın taze ölüyü beklediğinden çok bekledi hasta sabahı. şair öyle diyor ama şahidi çok olmalı bu durumun…


sonra seyri sülûk için çıkılan yollar da gece aydınlandı. sıcak yatağından kalkıp buna talip olanlar için elbet…


Kadir gecesinde doğmak, hani tabiri caizse dört ayağı üstüne düşmekti.


sahi, gece, günü bitirmek miydi; yoksa başlatmak mı? yani önceki günü mü bitiriyor, sonrakini mi başlatıyor?


gece, ömrümüzün yarısı velhasıl…