Çok sıkılıyorum çünkü sıkılmak için zamanım var.


Takatukacuların böylesine çok olduğu bir dünyada takatukaları takatukacıya götürmenin dahi bir manası yok. Tüm bu anlamsız, dertlerin arasında bir anlam aramaya kalktığında anlam dediğin şeylerin dahi bir boka derman olmadığını göreceksin. İnsanların büyük bir kısmı aç değil; oburlar, oburluk kanımı tüketirken, doymak bilmeyen beynim her şeyi tüketirken, seneler boyu tükenirken, fark etmediğim her şey için beni affet. Her şeyi küçük ve hor görürken ve hiçbir şeyi ciddiye almazken, sikmişim yazım kurallarını, kurumları, oyun kurucuları, gayet anlamsız bir yaşam, harcanmış bir ömür ve geriye kalan tüm sıradan hikayelerin toplamında dahi hiçbir özgünlük yok. Artık düşünebilecek en uçuk fikir dahi sıradan olmaktan öteye gidemez.


İyimser, kötümser, obsesif, depresif yürü bre ehli deve son sözümü söylemedim dediğinde dahi çoktan tüketmiş olduğun her şeyin arasında bir mezar gördüm. Yasaklanmış, koca bir çarpı atılmış ve hiç dua edeni yokmuş ki zaten bu kişi yaşarken kimsesizmiş. Kimseler ne halta derman olmuş da bu mezara çarpı atma hakkını kendinde bulmuş diye düşünürken; zihnimde adeta bir fikir yankılandı. Zaten fikirler bir yankı uyandırmıyorsa, beylik laflarıyla caf caflanmıyorsa anlatılar, bir anlamı yokmuş; herkes kendini abartığı kadarmış ve ben de tam olarak bu yüzden çarpıyı beyaza boyadım. Kendi adımı yazdım mezar taşına ölüme dahi hazırlıklı olmak için kefenle dolaşıyorum ve bunun yakında moda olacağına inanıyorum.

Farklı, haklı, haksız olmanın bir anlamı yok. Topluluk her şeyden güçlü; topluluk her zaman güçlüydü ama şu an en manasız eylem için küçük bir topluluk yaratabilir ve bu topluluktan güç alarak yargı dağıtabilirsiniz çünkü artık herkes gecelerin yargıcı.


En büyük günahın güneşi görmeden yaşadın, geceyi sevmeden, hep daha fazlasını istedin oysa fazlasını vermeden yaşadın. Hep aldın, hep baktın, hep denedin, hep kaçtın, hep kaçındın, hep pes ettin, hep kötü olan ne varsa sonuna kadar zorladın. Kendin için bir kere olsun iyi bir şey yapmadın. Kendi yok oluşunu tasarlamakta o kadar iyisin ki bunu bir varoluş olarak görüyorsun. Hiç kendini görmüyorsun, dünyaya uzak olduğun kadar kendine de uzaksın; sen çok korkaksın, en çok da aynaya bakarken, en çok kendinle konuşurken korkaksın. Konu biraz uzadığında kaçınmak için tasarlanmış binlerce araçtan birini kullanırsın.

Çok sıkılıyorum çünkü sıkılmak için zamanım var.