Beni en sakin hissettiren şarkılardan birisini dinliyorum yine. Şu sözleri yineleniyor kafamın içerisinde her defasında:
Ne olmuş yani, yara almışsan ne olmuş yani?
Bazen yine yara alabilirsin, bazen üzülüp gözyaşı dökebilirsin.
Ne olmuş yani, böyle yaşıyorsan ne olmuş yani?
Hayatı ne kadar da basit ve kitabın tam da ortasından anlatan bir şarkı. Düşüp kalkmalarımızı, düştüğümüzde kanayan yaralarımızı, acımızı ve gözyaşımızı gözümüze ne kadar da olağan gösteriyor. Ben de dönüp düştüğüm zamanlara baktığımda hep bu sözleri tekrarlıyorum kendime istemsizce: "Ne olmuş yani üzüldüysen, bak şimdi kaldığın yerden devam etmiyor musun hayata sen de herkes gibi? Acın hafifledi ama hiç bitmedi. Aynı artan ama asla yeterli ve kalıcı gelmeyen mutluluğun gibi." Hayat bu değil mi zaten? Bazen var, bazen yok, bazen az, bazen çok. Üzülüyorsun, ağlıyorsun ama hafifliyor acın. Mutlu oluyorsun ama diniyor heyecanın, her şey gibi. Seviliyorsun, seviyorsun aşkın bir duygu ile ama sonra hayatından çıkıp gidiyor o insan. Ya da sen dönüyorsun arkanı. Çünkü tüm mutluluklar tüm heyecanlar tüm kırgınlıklar ve en nihayetinde de tüm insanlar hayatına geliyor, anılar biriktiriyor ve gidiyorlar. Aynı ağaç gibiyiz aslında hepimiz, köklerimiz yerin altından yardımcı oluyor bize dik durabilelim diye. Hayatımıza misafir olan insanlar ise mevsimler gibiler adeta, bazen çiçek açtırıyorlar bize bazen de dallarımızı kırıp duruyorlar fırtınaları ile. Mevsimler değişiyor, insanlar gidiyor ama biz orada kalıyoruz hep. Kimi zaman cıvıl cıvıl kuşlara yuva oluyoruz kimi zamansa hiç meyve veremediğimiz için gözden çıkartılıyoruz. Ama hala oradayız, canlıyız ve bekliyoruz bir sonraki mevsimi. Ne olacağını, bize ne getireceğini bilmeden bekliyoruz.