Bir kuşku; eşref vakti uzadıkça fani sinelerin içine
karmakarışık sevgi, olağan bir acıyla gelirdi.
Kaçamayan, gözü pek!
Denilmeli bana
Ama bir umut tüm varlığıyla
Geçmişe bir telgraf çekiyor.
Umudu süsler diye bilirdik biz bakışmayı,
Sinelerden enlem farkı ile geçti...
Diğeri, diğeri diyerek.
Anlam verilirdi de vakit bizim telaşımızdaydı...
Bir Yusuf masalı okumaya zamanımız yoktu ya da vardıysa
da biz okumadık.
Ya ne yaptık?
Kimseye, kimsesizliklerini sevmelerini söyleyemedik
Bir kaya ağırlığıyla kasıklarımız sadece sızlandı.
Ne demeliydi?
'Bir isimden doğma, bir isimden olma'
Ancak bu kadar kısa okunabilir Kişinin ayrıcalığı.
Belden bir yasak konulmuştu,
Biz onu elbet bildik
Ama asıl bildiğimizi...
Onu da hep birbirimizin yüzüne çarptık.
Ya konulmasaydı vakitler
Laleli'deki gerilmiş halatların üstüne...
Yayılmasaydı mazot kokusu
İstanbul ve cesur takım elbiseler ıslık çalabilir miydi?
Yerde üç beş izmarit önemsizdir, hangi gece olursa olsun..
Issız bir ara sokak,
sokak lambasına
Olağanüstü gecelerde yalanlarımızı
Dinlerken buz gibi olurdu gözlerimiz.
Evet,
sormayın bize En kararsız gecede
Dahi imrenmiş birer meyve tohumu bıraktık ruhlarımıza.
Ya şimdidendi söylediklerimiz
Ya da daha önce söylemiştik.
Hep biz dedik, dedik de kavuşmaya ne kadar dayanıklıyız onu hiç bilemedik.