Siyaha bürünmüş bulutlar altında, sineye kurşun gibi vuran yağmur damlaları. Ayrılıkların başkenti, otobüs durakları. Pencerenin ardından yarin mahzun bakışları. Birazdan kapatır kapıları kaptan, derin özlemlerin başlangıcı. Gitme dur diyemezsin, kaybolur yavaşça gözden. Elveda eder saçak altlarına, başın önde istikamet tramvay durağı. Tramvayda bir adam, yaslamış başı duvara, gözleri cama vuran yağmur damlalarında. Birazdan kılıfından çıkan bir keman, kemancı görür adamı. İnceden bir ses sarar etrafı, fikrimin ince gülü der kemancı. Adama bakan gözler adamı değil, yüreğinin yangınını görmüş olmalı.