Bir an için gözlerini açtın, tam da gerçekmiş gibiyken tam da hayatının "olmasını istediğin” yerinden… Memnundun, belki de öyle sanıyordun.

Keyifli bir yolculuk gibiydi baktığında gördüklerin. Her şey bu kadar güzel olmaya nerede başladı? Tam olarak hangi eşiği geçtikten sonra hangi cinnet seni buraya getirdi?

"Soru sormak zordur alacağın cevapları tahmin edebiliyorsan, o yüzden sadece keyfini çıkar.” dedi içindeki o lanet ses. Yine konuşmaya başladı! Sahi, ne zaman susmuştu?

İnanmak zor değil, kim ne derse inanmayı tercih etmeli insan.

Bak, her şey istediğin gibi şu anda. Gökyüzündeki beyaz bulutlar, aldığın nefesteki ıhlamur kokusu, dokunduğun ağaç dalındaki çiçekler, her şey gerçek! Tam da gördüğün ve istediğin gibi.

Bir dakika... Beni buraya ne getirdi? Her şey bu kadar sahiyken, hersey bu kadar güzelken bu huzursuzluk niye? Öğretilmiş çaresizlik misali öğretilmiş gerçeğin uymuyor değil mi bu yaşananlara? "Doğru olanı seçmek mutlulukla eşit değil" mi diyor yine o içindeki lanet ses?

Dökülüyordu dilinden, kalbinden kelimeler; haykırıyordu dört bir yana


Bana gel dersen giderim

Bana kal dersen yok olurum

Bana gör dersen kör olurum

Bana hisset dersen mahvolurum


Bir an için gözlerini açtın, tam da gerçekmiş gibiyken tam da "hayatının olmasını istediğin" yerinden...