Ayağımda botlarım,

İnce yağmurluğum üstümde,

Geleceğe yazacağım bugün,

Gelecekteki bene.

23 yaşında, mayıs ayında karalıyorum bu defteri,

Yorgun düşüncelerim kafamda dans ederken,

Ellerim artık yazarken titrerken,

Ağzımda sigara tüterken yazıyorum…

Bilmiyorum sen de bu kadar yorgun musun,

Kalbin yara bere içinde midir bilmiyorum.

Yazıyor musun hala şiir, ya da düşünüyor musun bu kadar çok?

Belki de yolculuğun sona erdi,

Geriye mezar taşında ismin kaldı…

Şayet yaşıyorsan, dinle beni;

Bu dünya harmanı mutlulukla hüznün,

Şayet hüzünlenirsen, mutluluğu hatırla,

Mutlu olursan da bir gün, hüznünü öldür.


Yoruldum…

Herkese neşe saçsam da,

Kendimi hüzün ile yeniden bulmaktan,

İnsanların kendi değil de, senden en çok beklemelerinden,

Her sabaha “bugün nasıl mutlu etmeye çalışsam kendimi?” diyerek uyanmaktan,

Bazen inan nefes almaktan bile

yoruldum.

Sen bu yazdıklarımın hiçbirini yapmayacaksın,

Sen artık mutluluktan “bugün nasıl hüzünlendirsem kendimi” diyeceksin, uyanacaksın,

Kendini bu sefer mutluluk ile bulacak,

En çok kendinden bekleyeceksin…

Bu şiiri ne zaman bulursun bilmem ama,

Bulduğunda gelecekteki beni bulmuş olacaksın…

Yağmurlu günlere şemsiye açma,

Rüzgara karşı yaka kaldırma,

Bırak hayat istediğini yapsın sana,

Zaten eninde sonunda yapmayacak mı?