Bir film var ve ben o filmde kapıdan geçen adamıoynuyorum. Her sahnede o kapıdan geçip gidiyorum.Kimse beni duymuyor, kimse bana kulak vermek istemiyor. Filmin odak noktasında yer alamıyorum. Benimdertlerim, benim acılarım insanlara gerçek gelmiyor. Birşeyleri düzeltmek istiyorum. İzin vermiyorlar. Onlara;''Beni de aranıza alın.'' diyorum, ''Sahne bitti.'' diyorlar. Ben,kapıdan geçen adam olarak Simge’yi çok özlüyorum.

Bunu umursamıyorlar. Ona kavuşacağım sahneyi heperteliyorlar. Senaristler Simge’yi kötü kadın olarak tanıtıyor. Esas oğlan kapıdan geçen adamı döverken; Simge’nin de esas oğlana gururla bakmasını istiyorlar. Çekimler çok sert geçiyor. Kimsenin kimseye tahammülüyok. Herkes kendi repliğini bekliyor, diğerlerini dinlemiyor bile. Ben, o büyük mafya dizilerinin her bölüm öldürdüğü Serhat Yıldız. Ailesi var mı diye sorulmuyorum.

Nerede gömüldüğüm gösterilmiyor. Esas oğlanın ölümüne üzülenler, benim ölme anımı basit buluyor. Ben Serhat

Yıldız, ben bu savaşın ilk kurşununu yedim. O an yere ilkben kapaklandım. Arkamdan binlerce asker koştu. Ezipgeçtiler beni. Esas kahramanı alkışladı herkes, o hep sonanda kurtuldu oklardan. Zafer sarhoşu oldular ve unuttular Serhat’ı. Hiç düşünmediler bir daha. Ben, o aşk filminin çirkin ve gözlüklü oğlanıyım. Alay edildi benimle. Duygularımı hiç ettiler. Ezdiler. Buna daha fazla izinvermemek için yazdım şimdiye kadar yazdıklarımı. Benherkesten önce ezdim kendimi. Kendi ayaklarım ile çiğnedim kendi cesedimi...