Gençtim, ateşine kapıldım, kül oldum.

elim ayağımı tutmadı henüz yirmilerimde,

nasıl ki yırtık gençliğimin urbasına dolandım,

çerağı sönmüş vasıfsız bir ateşböceği oldum.

Tekmesi sessiz olan kaderin büyük oyunları,

imrek bir çocukluk yaşatmasıyla birlikte,

meraklısı etti beni dünden kalma yaşantılara.

Anlamadan kanadımın gücünü, rüzgara karıştım,

tazelemedi kendisini kaybettiğim tüylerim,

en nihayetinde vuruldum genç bir avcı tarafından.

Şuurunu biçtiğim şu anlamsız hayatımın,

içinden bir damla mavilik geçmesini isterdim.

Ne vakit gençliğimi örtecek yeni bir yaşa sahip oldum,

esintisi bitti o sıra kovaladığım yollarımın.

Kuruntusundan usandığım yorgun umutlarımın,

akıl almaz gürültüsüyle serildim yeni çayırlara.

Pişmanlık duymadan buradan kopabilir miyim?

ıslah olmaz bir düşünceyi başımdan atabilir miyim?

Listesi yapılmış cennet kapılarının ardına,

damsız bir uyuşuğu tek başına alabilirler mi?

Işığı sönmüş vasıfsız bir ateşböceği oldum,

mahzun bir gençliğe baş gösterilecek örnek oldum.

Kapısı yosun şimdi şu aciz yaşımın,

üstelik ona sahip çıkacak kimseler yok.

Lodostan bir rüzgar vurdu sol omzuma,

obur bir ölüm oturdu şu incecik göğsüme.

Linç edildi haksız yere öksüz gençliğim,

damıtıldı kalbimden iyilik istekleri.

Ustalık eserleri yarattı hüzün gençliğime,

mezar taşını şu yaşımda hak ettim.