Hep genç olarak kalmak isteyen milyonlarca insan vardır. Yaşamayı seven, hep bir şeyler yapmak için yeni bir güne uyanmak isteyen... Çünkü bir şeyler yaparak mutluluğu aramaya ve bir öncekinden hep daha fazlasını istemeye başlıyoruz. Mutluluğun ise arzulardan başka bir şeyde olmayacağına inanıyoruz. Bu nedenle de iyiyi kötüden uzaklaştırmak yerine neyi nasıl istiyorsak o şekilde yollar devam ediyor. Belki de tüm çabalarımız bu nedenledir. Düşüncelerimiz de yeni bir günle birlikte daha parlak ve değişken olur, değil mi?


Bir sabah kalkıp kendiniz hariç herkesin insan dışında farklı bir canlıya dönüştüğünü düşünün. İşte öyle bir güne uyandığınız zaman arzulardan tamamen uzak yeni şeyler keşfederek aslında mutluluğun tam olarak nasıl bir şey olduğunu keşfetmeye başlarsınız. Benim hikayem tam da bu yeni dünyaya uyanmak ile başladı. Kıyafetlerimi giyinerek yerle yeksan olmuş, kim tarafından yağmalandığı bilinmeyen sokaklara daldım. Sanki tek sen nefes alıyorsundur da kendini uğursuz gibi hissedersin, bu durum yalnızca senin başına gelmiştir. İşte bu şekilde hissediyorum. Her adımda dağılmış evler, birbirini yiyen canlılar, karanlık geçitler... Her sokakta farklı bir iklimin etki gösterdiği, rüzgarın sert estiği bir anda sokak aralarından geçmeye çalıştım. Şöyle düşünün: Mars yeni keşfedilmiş ve yeni bir yerleşim yeri olmak için yeryüzüne inmiş, işte öyle dağınık bir etraf var. İnsanların olmadığı, yeni canlıların yaşayabileceği tek ve gerçek yaşam alanı... Çok yaygın olmayan bir topluluğa girdim. Çiçeklerin konuştuğu, hayvanların birbiriyle sohbet ettiği, insan hariç her canlının anlaştığı ve her sokak arasında farklı bir mevsimin yaşandığı bir dünyaya geldim. Yaz sokağına geçerken küçük bir çocuk ruhuna sahip olduğumu hissederek küçük bir adım attım. Yaz sokağı sanki ilk doğum ve ilk gözlerin gördüğü zamandır. Böyledir, cıvıl cıvıl, aydınlık, hep ruhumuzu gençleştirici bir etkiye sahiptir. Hayvanlarla konuşabilen ben, aslanın, ayının yerinde olmak istemesini saatlerce dinlerken bir yandan da şaşkınlık içerisinde hayal ile gerçek arasında gidip geldim. İlk defa böyle bir durumda normal bir yaklaşım sergiledim. Korkmadan, sanki olması gereken buymuş gibi... Yanıt aramak için buradaki ömre bedel saatlerimin bittiğini düşünerek başka bir sokağa, kış sokağına geçerek ruhumun yorgunluğu, yüzümün buruşukluğu içinde mutsuz, ruhsuz adım atmaya başladım. Ben de kendi içimde bir kış olmuştum aslında. Her canlı yuvasına çekilmiş, bitkiler ve ağaçlar kararmış, kefen gibi bembeyaz bir örtüye bürünerek uzun bir yolculuğa çıkmak için valizlerini hazırlayıp yola koyulmuşlardı. Rahatlamak isteyen, artık yeni bir yere ulaşmak için kış sokağından çıkmak üzere ilk adımı atmıştı. Onlar da aslında kendi yazlarını arıyorlardı. Önlerindeki sonbahar, ilkbahar, yaz sokaklarını birer birer geçerek kendilerini sonsuz bir yolculuğa hazırlamışlardı.


Sonbahar ve ilkbahar sokağına uğramak için adım attığımda, hiçbir his uyanmadı içimde, sadece yazın üstünü kapatan bir yığın yaprakla birlikte kar için yer açan bir sürü bitkiye şahit oldum. Sanki bir değişiklik olmadan ve bu sokaklara girmek istemeyen ben, hep kış ve yaz sokaklarında olmak istiyorum. Ya ruhumun en derin yok oluşunda ya da en varoluş halinde olmak isteyerek, bu iki sokak arasındaki değişmeleri anlamaya çalışarak, insanlardan uzak, sadece ben ve diğer tüm canlılarla yaşamaya ve onların dünyasını keşfetmeye, onlarla kendim olmaya karar veriyorum.


Uzun bir yolculuğun sonunda fark ettim ki insanın olmadığı yerde huzurun ayak sesleri vardı. Biz insanlar bu dünyaya gelmeye başladığımızda kötülerin iyiler üzerinde etkin olduğuna, zamanla her şeyin gerçek dışına çıktığına şahit oldum. Keşke herkes kış ve yaz olsa da, bu şekilde gerçek kimliğimizin farkında olarak hareket etsek diyorum. Herkes kendini, duygu ve düşüncelerini, bilgilerini muhafaza ederek iyi bir yaşama adım atsın istiyorum. Ne kadar mümkünse o kadar olsun. Ama her şey için bir umut vardır. Her karanlığın ardından gelen parlak bir ışık bütün güzellikleri gün yüzüne çıkaracaktır. En azından ben buna inanıyorum.