Wertherin acılarına saygı duyuyorum fakat kendisi bana insanın imkanları ne kadar iyi olursa olsun hayatı güzel yaşayabilmesinin tamamen kendi bakış açısıma ve psikolojisine bağlı olduğunu bir kere daha göstermiş oldu. Ruhu iyileşmemiş genç bir adam, hayata bağlanabileceği, resim gibi, edebiyat gibi tutkuları olmasına rağmen, hayatla o kadar küs ki bir karanlık bulup ona tutunuyor, Lotteye. Bu karanlık takıntısı haline geliyor ve ahlaki değerlerinden de bir bir ödün vermeye, çok güçlü ve takdir edilesi olan empati duygusunu yanlış ve acınası bir şekilde kullanmaya başlıyor. Werther bana ne yeteneğin, ne maddin durumun, ne aşkın öncelikli olduğunu, hayatta öncelik olabilecek en önemli şeyin içindeki sesle barışıp kendinle yaşamayı öğrenmek olduğunu göstermiş oldu. Keşke iyileşseydi de sonu bu olmasaydı, çizeceği çok resim, dinleyeceği çok piyano melodileri vardı.