İnsanın bir birey olabilmesi için, kendi ayakları yere basması gerekiyor.

En başta amaçlar bulması ve bulduğu amaçlara yaşarcasına bağlanması.

Türk kültüründe varolan vıcık vıcık aile kavramı, genclerinde önünü kapatmakta.

Yalnızca gençler değil, işte çalışanlar bile aileleri ile yaşıyor. Olay bu noktada sarpa sarıyor. Bir noktada aile kavramını geride bırakıp kişinin kendisine bireysel bir yaşam yaratması gerekiyor. Türk kültür düzeninde listelenmiş hayat kuralları mevcut bunlar:

Üniversiteyi bitirdin mi, hadi iş bul.

Önce kendi alanında bak bakalım bulamazsan " Genç insansın taşı sıksan suyunu çıkarırsın" Sözüyle. Yıllarını okul sıralarında tüketen. Gençlere, para kazanmayı dayatmak. Tamam para önemli, parasız hiçbir şey olmaz.

Bir su bile alamazsın. Lâkin gençler farklı işlerde çalışıp, harcandıkça yok oluyor.

Bu sefer de '" o kadar okul okudun, kendi işini bulamadın" sözü ile karşılaşıyor gençler.

İşte bu noktada Toplum baskısı kavramı da yerine oturur. Sonra derler gençler neden isyankâr, başlarına buyruk hareket ediyor, niye illa ki kendi işlerini yapmak istiyorlar. Toplum kuralları pençe misali gençlerin sırtında. Gençler bu memleketi bırakıp yurt dışına gitmesin de ne yapsın?