I. (Bozuluş)

Ilıyor alnım, civar yakadaki tüm terler kurudu, cibril geliyor

Korkuluklara aslanlarımızı astığımız gibi

Tutuldu taraflarımız, utançlıklara yüksekten

Bir ses inildemişti, bir su, bir gulyabani

Ne yanda saat gece yarısı, ne yanda bir soba önü

Bu kırışamazlık niçin? Bu hazneyi boşaltışlar

ey turkuazın doğumunu gören!

sana aklın soğuğunu göstermedik mi?


Kar inerse, sindirimsiz bir soru kuklalanır

Yüreğim ısınır, ben kaşırım

Dört odalı estetiğe sığan tahtın tekliğidir, aşk

Ki tek iple mükellefsinizdir, zindanlarımızda dokuz dokur deliler, hepimizin delirttiği kasıktır esasen

ey ruhbaniyye-yi zincir-i uçkur, gündüzler

sana teraneden ibarettir demedik mi?


Bazen tanrınız beni kurban istercesine hilkatlaştırır

Dörtlerin gece buçuksuzdur, olur

Hecen sırtımda ışıklar ya

İntikamlaşır, karaya sessizlik tozutursa adem

Açıkta kalmış yaralarıma taarruzda mazurum

Fârikalaşan yine, sol topuğuma ben seninle maruzum

ey intiharın dört yaşlı gözü, bak bana

meşruluğa uzat ırzını, kasıkların sıcağı!


İntiharlaşır levhi mahfuzda şeytan!

Ki kaç kat çıldırdım gecenin çatlağında

Haç sızdırdım göğsünüzden katbekat

Altından bir çember üzümlemektir senin bağın ya

Sana belinden sıhhatlerce bahsetmeli, gülbegül

gökten ciğeriyle çiçek çeken!

sana tüllerdensin demedik mi?


Patırtıya alış, kurşunsuz kasıklarımız ah!

Bir tüfekli gül, bir alımlık can patlatıyor

Dalın üçlendiği yerde yaşıyoruz rabbi!

çürüdün ki yâr de! eskidin de yâr de!

seni, bir zaman gelip kurtaracaktık



II. (Yaratıklaşış)

İçimde bir rab var desem, sana aşık

Sana aşıklığından beri tenden yılkılı

:

Berhudar ol! Biz aşkı senin için yaratmadık.

Kainatı da bir kibrit ışığı paklığında sardık.

Aşkı da yarı ölüm, yarı ayrılıktan hazırladık.

Seni de göklere benzettik ki, ölünce aynadan korkmayasın! Tutkum! Kırmızım! Ömrüm!


sen üzümlerin arasında saçlarını

bukle bukle ezesin!