Küçükken karanlık bir köşede saklandığından korktuğumuz canavarları hatırlıyor musun? Yorganın bizi koruyacağı düşüncesiyle kafamıza kadar çekip nefessiz kaldığımız o geceleri...

Neden bıraktık o canavarlardan korkmayı? Alışılagelmiş bir sebep olan "gerçek olmadıklarını anladığımızdan" mı? Hadi öyle sanmaya devam edelim. Yataklarımızın altında, dolaplarımızın içinde, karanlığın en kuytu köşesinde saklanan canavarlarla bütünleştiğimizi, büyüdükçe onların ta kendisi olduğumuzu inkar edelim. Masumca titrerken odasının bir köşesinde, çocukluğumuzun bize söylemeye çalıştığı bir şeyler vardı. Bizden korktu o gecelerce.

Sonra büyüdü insan. Bir çocuğun aklındaki canavarın tüm niteliklerine sahip bir ruha kavuştu. Öldürdü, kırdı, döktü ve hiçbir şey olmamışcasına gülümsedi. İnsandan korkunç bir canavar yoktu aslında, anladım.


Peki ya sen? İçindeki canavarı yok etmeye gücün var mı? Benliğini ondan sıyırabilecek kadar güçlü olabilir misin? Öldürmeden hayatta kalmayı dene. Bir yaşamın bedeli başka bir yaşamın sonu değildir, mutluluğun bedelinin bir başkasının mutsuzluğu olmadığı gibi.