Ortaokul yıllarıydı, yaşıtlarımızdan bir kızın başına gelen iğrenç bir şey dinlemiştim. Kendisinin yaptığı da iğrençti ama onu normalleştiren ailesinden kaynaklıydı bence çünkü o yaştaki bir kızın doğruyu ve yanlışı ayırt edebilmesi biraz zordu. Ben nasıl başlayacağımı bilmiyorum ama okuyanlardan böyle bir şey yazdığım için özür dilerim. Yazıyorum çünkü dikkat edilmeli kızına, oğluna ve aile dostlarına ve en önemlisi açık görüşlülük altında (özgürlük) kimilerini nerelere sürüklediğine…

Erkek arkadaş edinmiş. Ama normal bir arkadaşlığı geçmiş, hormonların verdiği duyguyu güzel bir yerde kullandıklarını düşünmüş olmalılar ki beraber olmuş o yaştaki çocuk bedeniyle. Ailesi böyle şeyler normal karşılıyor olacak ki kız annesiyle rahatlıkla konuşabiliyormuş. Acınası ama doğru... Bir akşam yine erkek arkadaşıyla -ki o da çocuk- dışarı çıkmışlar. Karanlık bir yere geçince yakınlaşmışlar, devamını şöyle dinleyelim:

Uzaktan bir fener bize doğru tutuldu. O an fark ettim aslında gizli ve köyü bir şey yaptığımı. Hemen toparlandım ama ışık yakınlaşıyordu. Annem onunla beraber olduğumu biliyordu. Babam zaten işten bizi gördüğü yoktu. Akraba desen burda kimse yoktu. Peki ya çevre? Duyarsa ne yaparım, rezil olurum. Arkadaşlarım benden uzaklaşır, ailelerinin bana olan tavrı değişir. Beynimden o uzaktaki ışık iyice yakınlaşana kadar bin tane şey geçti. Uzaktaki kişi iyice yakınlaştı. Tanıdım, hem babamın en yakın arkadaşı hem de aile dostumuzdu. Orada bekçilik yapıyormuş. Elim ayağıma dolandı çünkü şimdi babam duyacaktı. Korktum; erkek arkadaşıma uzaklaşması gerektiğini, abiye de annemin bildiğini söyledim. Enseleyip anneme götürseydi iyiydi ama öyle yapmadı. Eğer dedi, benimle birlikte olursan babana söylemem, elimdeki kaydı da silerim. Kanım dondu ilk, inanamadım ama videoyu izleyince başka çarem yoktu. Dövseydi keşke. O gece ağlayarak, ellerim ayaklarım titreyerek eve gittim. Annem sevgilimle kavga ettiğimi düşündü ama öyle değildi, bu kez ona bile anlatamadım. Kötüsü ki o adam hiçbir şey olamamış gibi evimize girip çıkıyordu. Yaptığımı asla savunmuyorum. İlki hataydı, aptallıktı ama diğeri bana işkenceydi.

Özgürlük adında meşrulaştırdığınız, benden bir şey saklama ama yap diye destek olduğunuz kız çocuklarına işkence görmeden doğru ve yanlış öğretin. Ama kendi doğru-yanlışlarınızı değil, hayatın doğru ve yanlışlarını öğretin. Babam hep der ki kızlar elmastır. Hangi pisliğin içine batarsa batsın temizlendiklendiklerinde yine elmastır. Kızlara kendilerindeki değerini öğretmek gerek.

Gelelim erkek çocuklarına…

Öğretin oğullarınıza kızların elmas kendilerinin, o elmasın kıymetli kutuları olduğunu. Onlara emanet edilen kızları, içlerinde yatan merhametin kadifesiyle sarsınlar. Helal dairede sevsinler, beklesinler. Daha söyleyecek çok söz var.

Anne-baba olmak; onlara en güzel elbiseleri almak, parayı bulmak olmamalı. Biz yaşamadık, onlar yaşasın adı altında doğru olmayan bazı yaşam şartlarını onlara aşılamayın. Çünkü onlar daha çocuk. Zaten doğru ve yanlış anlayacak yaşa geldiklerinde siz dil dökseniz de kendi bildiklerini yapacaklar. En azından o yaşa kadar gerçek doğrularla yaşasınlar. Koruyun yavrularınızı dışarıda olan pisliklerden, dertleşirken her konuyu dertleşin ama yanlış yaptıkları zaman göz ardı etmeyin. Kızın, bağırın, şimdiki gençler böyle demeyi bırakın. Çünkü o gençleri yine siz bu zihniyet ile yetiştiriyorsunuz. Dost veya akraba diye sınıflandırdığınız ve tüm özelinizi anlattığınız insanlardan da zarar gelemeyeceğini düşünmeyin. Unutmayın, en küçük zaaflarınızı bile onlar bilir. Eşlerinize, çocuklarınıza, ailenize, akraba ve dostlarınıza nerede durmaları gerektiğini tavrınızla belli edin. Edin ki hadlerini bilsinler.

Zihniyetimiz özgür yaşam altında iğrençleşti. Dünya, zihniyetimiz ile çöplüğe döndü. Çuvaldızı kendimize batırmadıkça bize sadece dışarıdakiler görünür, içerdekiler ise işkence çeker.