içinize; tanıdığınız insanlara, hissettiklerinizi ve düşündüklerinizi bir çırpıda anlatma isteği geliyor mu bazen?

Milyonlarca yıl beklemiş bir yanardağ gibi yansak da içimizden, anlatamıyoruz neler olup bittiğini. 

Bu yaşamın gerçekten ne kadar yorabildiğini. ruhu ne denli sızlattığını. 


Belirsizlik ve karamsarlık hastalığı önlenemeyen bir iğne gibi saplanıyor vücuduma çoğu olayda. Ruhumdan süzülen anlatıları nasıl anlatırsam anlatayım kitaplarından okudukları şeyler gibi bakacaklarını bildiğimden insanların, bu acının sahiliğini anlayamayacaklarından ürküyorum. kitaptan dinliyormuş gibi dineyecekler anlattıklarımı. Içimden sızan katran rengi hikayeyi çizgifilmlerdeki suni kan  görecekler. anlayamayacaklar, gerçeğin farkında değiller. 

yaşadığım şeylerin bir masal gibi dinlenme ihtimali en az ilkokulda gördüğüm o kabus kadar korkutucu geliyor. hayatın bazı gerçekleri olduğunu ama insanların bunu göz göre göre görmezden gelmeye çalıştıkları, düşünmemek için türlü işlere giriştikleri gün gibi açık. bu korkutucu gerçekten kaçmak için türlü türlü yollara başvuruyorlar; yaşadıkları hayatın, çektikleri acıların biri tarafından görülüp onları oldukları gibi kabul etmesini isteyenler tanrıya inanmaya çalışıyor ki bu inanç onların yok olma korkularına da derman oluyor. bunun dışında bir sınıf sisteminin; brahmanların ve brahman oğullarının, türlü dünyasal sınıfların olduğu reenkarnasyonel sisteme inananlar da yok oluştan kaçmayı başarılı bir şekilde gerçekleştirmişler. Yine hıristiyanlar, museviler, budistler, shistler, taocular, spiritualciler, bahailer, yeziler, tengriciler, rastafaryancılar hepsi kaçıyorlar. hangisi içinde gerçeği taşıyor ki?

Söylesene hangisi var olan bilgiyi ve sistemi gözle görülebilir, kulakla duyulabilir hale indirgeyebilmiş?

Gerçeği öğrenmek isteyen her kimse savrulmuş durmuş. Ya kendi canını almış ya da dalgalar arasında bir boğulup bir ayılarak öleceği zamanı beklemiş. Ben de sanırım gideceğim. ne zaman olacağını bilmiyorum. ama her şeyden öylesine uzaklaşıyorum ki.

Arkadaşlarımın anlattıklarından, kafelerde konuşulanlardan,  

Büyüklerin ve büyüklenenlerin öğütlerinden. Uzaklaşmayı iliklerime kadar hissedebiliyorum. hayattan bu denli kolay vazgeçebileceğimi sanmıyorum.ama anlattığım nedenler yüzünden yaşadıklarımı ve düşündüklerimi kimseye açıklayamıyor olmam, içimde yanan bir ateşi körüklüyor.