Artık iyi insanların varlığına inancım gitgide tükenmişti, on verdiğim insanlardan bile sadece birini vermesini istedim ama elimde hep sıfır kaldı. Ben hep kaybeden mi olacaktım, yoksa talihim gülecek miydi? Beklentiler üzerdi hep, biliyorum, inanın dostlar. Artık beklemiyorum da. Ne gideni ne gelecek olanları ne de bir ihtimal olanları fakat bu beklentisizlik bile acıtmıyor mu insanı?  İstediğim çok uzak değildi aslında, hep bir iki adım uzağımdakine yeltendim, daha erken gelsem belki ulaşırdım ama ben gelene kadar onlar da kendi uzağına yeltenmişti. Biraz merhamet ile yoğrulmak istedim. Dosttan, arkadaştan, sevgiliden bir tek bunu istedim. Ben konuşunca herkes sağır mı  oluyordu Tanrı’m? Herkese neşe saçan yüreğime bir merhameti nasıl olur da fazla görürler?  Nasıl düşünmezler benim de bir insan olduğumu ve verdiğim kadar almaya ihtiyacımın olduğunu?  Ben bu yerde tek değilimdir, biliyorum, kalbi benim gibi hayal kırıklıkları çöplüğü olan çok insan vardır, eminim herkes haksızlığa uğruyor ve kötü kalplere rastlıyordur. Peki ya herkes böyle iyiyse bizleri sürekli kıranlar kim? Kendimizi kabullenmenin önünde boyun eğmiyoruz. Hep kendimizi üstün görmek ve bunu doğru olarak kabullenmek doğamıza kodlanmış gibi. Ben bu gece biraz ona ulaşmak istedim, ona ulaşabilmiş diğer insanların mutlu gözleri bana ağır geldi. Benim doğrularım yanlış da olsa bu yoldan dönmek istemiyorum. Galiba sonsuz mutsuzluğumuz hatalarımızın üstüne gitmekten oluyor. Denemeden bilemem, o yüzden en kötü hatamın da en karanlık yolun da üstüne gideceğim.  Belki kaybedeceğim, yollar bittiğinde tanınmaz halde olacağım ama ben bunu bir şekilde yaşamış olacağım. Ben belki  kendimi kandırıyorumdur. Gözlerimle gördüğüm gerçekler kalbime bu gece bir ok gibi saplandı. Bazen “bilmemek gerçekten mutlulukmuş.”.