Ghetto, dışarıdan bakıldığında sadece yoksulluğun, şiddetin ve karanlığın hüküm sürdüğü bir yer gibi görünebilir. Ancak bu dar sokaklar ve yıkık binaların ardında, insana dair en derin duyguların yankı bulduğu bir dünya vardır. Burada hayat, bir mücadelenin ötesine geçer; ruhun en ham haliyle var olduğu bir zemine dönüşür.


Ghetto'da doğan bir çocuk, hayatın adalet terazisinde hep eksik kalan tarafında yer alır. Ancak bu eksiklik, ona hayata dair derin bir bilgelik kazandırır. Yoksunluk, onun yoldaşı olurken, umut, karanlıkta parlayan bir yıldız gibi daima varlığını hissettirir. Her ne kadar dünya ona sırtını dönmüş gibi görünse de, içinde taşıdığı inanç ve direnç, onun en büyük hazinesi olur.


Bu hayatın bir felsefesi vardır: "Düşmenin değil, kalkmanın değerini bil." Çünkü ghetto, insanın sınırlarını zorlayan, onu defalarca yere seren ama aynı zamanda her seferinde yeniden ayağa kalkmayı öğrettirendir.

Ghetto'nun sokaklarında yankılanan çocuk kahkahaları, hayatın en saf anlarından biridir. Bu kahkahalar, her şeye rağmen umut eden bir ruhun yansımasıdır. Zira ghetto'da yaşamak, her gün yeniden doğmak demektir; her yeni güne, yeni bir umutla başlamaktır. Kimi zaman, hayatta kalmanın kendisi bir başarı olarak kabul edilir. Ancak burada yaşanan her an, insanın ruhuna derin izler bırakır ve bu izler, onun karakterini şekillendirir.


Ghetto'nun felsefesi, dışarıdan gelen gözlere basit ve acımasız gelebilir. Ancak bu yer, insanın hayatta kalma içgüdüsünü, dayanıklılığını ve en önemlisi, sevgiyi öğrenme kapasitesini yeniden tanımlar. Sevgi, burada alışılmışın dışında bir anlam taşır; belki de ghetto'nun en derin sırrı, bu karanlık içinde saklı olan o saf sevgidir. Herkesin gözden kaçırdığı, belki de hiçbir zaman anlayamayacağı bir sevgidir bu. Bir ekmek parçasını paylaşmanın, bir tebessümün, yıkık dökük evlerde birlikte yaşamanın sevgisidir.


Ghetto'da yaşayan biri, hayatın sertliği karşısında yılmaz. Bu insanlar, her zorluktan yeni bir güç devşirir. Her yara, onları daha da güçlü kılar; her kayıp, onları daha da derinleştirir. Ghetto'nun sessiz yankıları, her adımda hissedilir; bu yankılar, insanın içindeki en karanlık ve aynı zamanda en aydınlık köşeleri açığa çıkarır. Burada yaşam, bir anlamda acı ve sevginin iç içe geçtiği bir destandır.


Bu destan, dışarıdaki dünya tarafından ne kadar görülmese de, orada yaşayanlar için hayatın ta kendisidir. Ve bu hayatta, en zorlu şartlar altında bile, insan ruhu, en saf ve en güçlü haliyle parlamaya devam eder. Ghetto'nun sessiz yankıları, insan olmanın derin anlamını yeniden tanımlar; hayatın en basit, en sade ve aynı zamanda en derin gerçekliğini açığa çıkarır.