kalbim yastığımın altında inlerdi
parmak uçlarımda hep o yaralı gülüşler
ve o tanımsız sızılardan içime düşen gölgelerle
varla yok arasında ince bir sınır
oysa batık bir gemiydim ben.
hırçın ve bardakların
yerlerde parçalandığı
-kalplerimiz gibi-
günler ve gecelerden sonra
suskun bir sabaha uyanıyor şimdi gözlerim
oysa toy bir mehtaptım ben.
oyunbozandı sanki gök
veba sonrası şehirde boş sokakların esaretinde
bir matem duasıydı evlerden duyulan
pencereler açık değildi
sokağa taşıyordu yine de sesler
yüzümde alevli bir tebessüm
içimde gelgitler...
sanki ben kalbimi ısırdıkça
-dudaklarımı kanatır gibi-
farz edelim yalan ve güzel
farz edelim uzak ve yakın bir ömrün
kaldırım taşlarını adımlıyorum
oysa kabuk bağlamış bir yaraydım ben.
vakit derindi, gece uzun
nihayetsiz bir şarkı çalıyordu radyoda
hatırlıyorum Flamenko bir ağıttı bu
gölgesini yitirmiş bir kadının hüznüyle
ses veriyordu son yaz...
de ki: acıdır bu.