Evet biri vardı, ilk gördüğüm andan beri bana heyecan veren, beni mutlu eden biri...

Okulun ilk haftasıydı, gördüm onu.

İlk gördüğüm an çok değişik hissettim. O da öyle hissetmiş ki, birbirimizi gördüğümüz o günden sonra sürekli sınıfıma gelmeye başladı. İskambil kağıdı oynarken tanıdım onu. :) Her şey çok güzeldi, en yakın arkadaşımın çocukluk arkadaşıymış. Okula iki sene önce gelmiş ama malum Corona virüsü olduğu için birbirimizi tanıma fırsatımız olmamış. O iskambil kağıdı oynadı, hileler yaptı ben onu izledim sadece. O kadar huzur vericiydi ki gözleri...

Sınıfıma gelmesi sıkılaştı, bahanesi oyundu. Ben de bunu anlamıştım ve hoşuma gitmişti. En yakın arkadaşımın arkadaşı olduğunu da öğrenince bu hislerimi çok saklayamadım, arkadaşıma anlattım. Şok oldu tabii, çünkü bugüne kadar bu konuşmayı hiçbir erkek için yapmamıştım. Sonra bana biraz ondan bahsetti benim ağzım kulaklarımda tabii. Daha sonra onun ağzından da benim hakkımda bir şeyler almaya çalıştı. Onun da benden hoşlandığını, eğer istersem konuşmak istediğini söyledi. Ben tabii çok heyecanlanmıştım. Sınıfıma geldi, ikimiz de baş başa kalmaya çekiniyorduk. İlk sohbetimiz futbol olmuştu. Çünkü kendisi futbolcuydu. Ona Galatasaraylı olduğumu söyleyince mutlu olmuştu. Ama kendisi çok utangaçtı. Bu ilk başta çok mutlu etmişti beni. Çünkü ben de öyleydim ve çok samimi ilişkilerden hoşlanmıyordum. Her şey çok güzeldi, kimsenin duymasını istemedik. İkimiz de böyle muhabbetlerden hoşlanmazdık. Bu şekilde konuşmaya devam ettik. Beni dershaneme kadar bırakır, okula gitmediğim gün arardı. Mesaj yazmazdı ama bunları yapması yetiyordu bana. Ben yazardım onun yerine. Sonra bir şeylerin tam yerine oturmadığını fark ettim. Seven insan böyle yapar mı, diyenlere ama o utangaç dedim, onu savundum. Bir yerde haklıydılar ama kabullenemiyordum. Yapmadıklarını değil, yaptıklarını düşünmek istiyordum. Sonra sınıfıma gelmemeye başladı, onu gördüğüm 30 dakikayı bile elimden almıştı. Dershaneme gelmemeye başladı, zaten arayıp sormazdı. İyice uzaklaşmıştık. O kadar değersiz hissetmeye başlamıştım ki, o dönem kendimi çok çirkin buluyordum. Bu belirsizlik beni çok yormuştu, kendime olan saygımdan bitirmek zorundaydım, öyle de yaptım. Neden diye sormayınca, sen bilirsin deyince bir kez daha doğru bir karar verdiğimi anlamıştım. O gece çok ağladım, çok...

O ihtimali de öldürmüştüm. Şu anda bana her baktığında bunu sen istedin diyormuş gibi hissediyorum. Ama bunu o istedi. İşte, bizim hikayemiz bu. Daha bitmedi inanıyorum. Ama mutlu sonla mı biter bilemiyorum.

Ne kadar zaman geçerse geçsin, kimse kimseyi unutamıyor. Zaman bir şeyleri unutturmak yerine alıştırıyor. İstesen de istemesen de mecburen alışıyorsun. Çünkü hayat sana, alışmaktan başka çare bırakmıyor. İçinde yok etmiyor ama var olduğunu da hissetmiyorsun tamamıyla. Gidenle gidilmiyor ama kalınca yaşamak zorunda bırakıyor seni.

O zaman alışmaktan daha zor bir şey varsa o da kaldığın yerden yaşamaya çalışmaktır. Bunu anlatamazsın, izah edemezsin sadece yaşarsın. Bugün senden vazgeçmek zorunda kaldım. İçimde yarım kalan onlarca şeyi silip attım. Telefonumdaki son fotoğrafım diyemeyeceğim çünkü tek fotoğrafımızdı onu da sildim biliyor musun?

Yapmam gerekiyordu, unutmak zorundayım. Çok yorulmuştum, bir şeyleri iyiyiye yormaktan, seni birilerine iyi göstermekten, senin peşinden koşmaktan çok yorulmuştum. Bir umut diye beklemekten, iki yüzüme gülüp sonra çekip gitmenden sıkılmıştım. Yo-rul-dum...

Beni sevmedin, belki de sevemedin oysa ilk gördüğümde güzel sever demiştim senin için. Bir gün sevmeyi öğrenirsen aklına ben geleyim olur mu?

Ya yanımda ol ya da hiç olma istedim. Belirsizlik değersizliktir. Bana ilk defa değersiz hissettiren adam, kırgınım sana. Sevmekten, çabalamaktan korkandan vazgeçeceksin. Ben de öyle yaptım ama o kadar kırgınım ki...

Çok seviyorum, en çok gece olunca özlüyorum. Kendime çok kızıyorum ama olmuyor başaramıyorum.