Git deriz, git! Gitmemesini isterken. Sevme beni deriz, sevmesini deli gibi beklerken. Sanki hayat isteklerimizle yargılayacak bizi ve sanki isteklerimiz ele avuca sığmaz mantık dışı istekler. Bir sevginin odağında yeşermek, bir yolun sonunu görmek istemek, birini en derininden anlamak ve birine kendini tüm gerçekliğinle açmak. Namümkünlerde aldı bile yerini, alıyor ister istemez, maruz kaldığımız umum suni ilişkiler o gerçekliğimizi yitirmemize neden oldu çünkü, çünkü biz aşkı, zehir bildik. Çünkü öyle muğlaktı ki yazmalara, okumalara doyamadık. Huzurdan alabildiğine çekmişti sanki elini eteğini şu meşhur "aşk" mefhumu
Ondan "Aysel git başımdan" dendi, eklenmek kaydıyla "Seni seviyorum."
Yahut da mutlak bundandı "Sana gitme demeyeceğim, ama gitme Lavinia". Bir derdin dökümüydü her daim tüm bunlar, "Beni anla!" çığlığıydı. Çünkü biz kitap değildik...
Mevzu bahis deneme olunca hiçbir zaman tek telde tutamam düşüncelerimi, kaydı sanırım başladığım noktadan ama orası da benim düşünce sınırlarım içinde, orası da benden.
Ve elbette orası da bizim, kalbin en kuytusunda, tenhalığı ile nam salmış o hiç noktası...