Adınla eş güneş hatırla deş o geçmişi,

Merhaba; ben ateş sen su üstünden geçmişin.

Kaldırımlar ayaklanır, oksijen karbonlanır

Odamda senden önce böylesine bir harp olmadı.


Kendimle... Kendimden öteydi sendeki,

Sendeki benden öteyken dünya seninle ben tekim.

Derdim dünya oldu koca cihanın hürmeti,

Nefret etti benden, derdi tam sırtıma yükledi.


Tütünden medet umuldu savurdu tüm külleri,

Kül tablam ile karanfil aşkı cihanı büyüledi.

Ben hiç büyümedim, sevgime hep "büyü" dedim,

Günü gelir "büyür" dedim de bir gün olsun büyümedi.


Fincanlık kahvelerde arıyorum muhabbeti,

Kudretinden sual olur mu güzelliğin şerbeti,

Dökülmüş üstüne, çözülmüş insanoğlu denklemi,

Daha da duman, daha da soldu gözlerimin renkleri.


Ömür bir film gibiydi, kömür kaplı geleceğim.

Ölümle randevum olmadan, umudumdur geleceğim.

İnancım kırıldı bir kuruntuydu geleceği,

Atmosferde kaybolmuştu şiirlerim geceleyin.


Bilmediğini biliyorum, bunlara rast gelmedin,

Tam güçle bağırmışım gibi ağrıyor ses tellerim.

Bağırıyor sokaklar ölmek için yaşıyor her kesim,

Hafızam kayıp lâkin sen bende hep ezberdesin.


Ses vermedin rüyalarımda tuttuğumda elini,

İki elimde kan taşısam sen iste ben gelirim.

Uğra bir gün kıralım iki muhabbet belini.

Dağlara dert yanarken güneş silerdi terimi.


Adımlarım küflendi bacaklarımı biledim,

Koşup yakalamaktı amaç keyif yüklü treni.

Garda yalnız beklemekte zaman pek bir nicedir,

Naçizane, fikirlerim sırat köprüsünden incedir.


Penceremde belirmiş sokak lambası kaskatı.

Bir gün mavi, bir gün sarı; solar yüzümün astarı,

Seni defalarca kaybettim biliyorsun ki hoyratım,

Sudan sebeplere meyilli biri yosun ki biri balık.


İnsanlar hain olur o yüzden kin besleme,

Ellerin bir rüzgar oldu teğet geçti enseme,

Alışmakta bünyeler gaipten gelen seslere,

Savaşmak zor olduğundan kolay gelir "pes" demek.


Kalbinin surlarını bir hücumla aşıyorum,

Ömürlük bir anahtarı vücudumda taşıyorum,

Verdiğim savaşlara tüm ölümlüler şaşıyordur,

Sensiz günlerden intikam almak için yaşıyorum.


Bugün bu ilk sigaram volkanlara denk.

Oldum olası özendim korkaklara hep.

Tabiatın tam ortasında ormanlara gel.

Seni anlamayı geçtim, sormam bile dert.


Sen aksine konuşuyorum yaram kadar.

Harfler adını süsler her taraftalar,

Gözbebeklerin, yüzünü adımlarıma odaklar,

Sonuçta dost başa düşman ayağa bakar.


Gitme; sabır taşımla alıp veremediğin ne?

Gitme; kahır başımda dört yana dert saldı.

Gitme; âhın omuza koca bir yük bıraktı.

Gitme; kalanlar yakıp geçer cihanı.


Bilmek istemekle bilmemek, yazıp da silmemek,

Bakıp da görmemek, kaçıp da özlemek hiç dönmemek,

Sevip de öpmemek, öpüp sarılmamak, sarıl bana!

Kat etmemek her mesafeyi, vuruldukça ölmemek.


Dumanlara bir köz gerek, bir göz gerek,

Önsöz gerek kitaplara, boynu bükük hitapların yamacına,

Kurulmuş her salıncak ömür törpüsüdür.

Sana varan bu şiir basit bir gönül köprüsü.


Gökkuşağıyla alamazsın körün gönlünü,

Âmâlar kalp gözüyle görüp yürür.

Hayal meyal aklındaysa görüntüsü.

Sen yanımda kalırsan ölümsüzüm.


Aynalar da aramaz oldum kendimi senden savundum,

Güneş kavurdu çıplak ellerimle seni savundum..

Gönül külünü Muğla taraflarına savurdu,

Bana huzur veren bir bilet ve anı yüklü bavuldu.


Sende taş, bende ahşaplaşmış bir kalp.

Bu dünyaya sesleniş sana hitap.

Soldu saçları üzüldü afitap.

Yaptıkların sayfalarıma tahribat.


Gel desen, devr-i cihan terse döner tüm yönüm,

Gel desen, güneş söner oyuncaklaşır ölüm,

Bir gel desen, her hücreni korur saklarım bugün,

Bin dert eser de vurur beni, söyledin mi son sözü?