Kendimden göçmeye başladığımda

Başım kalabalıktı

Yalnızdım

Her kelimem dünden planlıydı

Ama vakti gelince

Dilim bağlanırdı

konuşamazdım

Sadece bakardım

Herkes anlamı bakışımda arardı

Oysa gözlerimde sadece yorgunluk...

Ben kendimden göçmeye başladığımı

Yavaşça ve korka korka farketmiştim

Burnumdan akan kanlar durmasa

Sonra aynada kendime bakmasam

Yine döngüme devam eder dururdum

Dünya kendi ateşini yoğururken

Benim ateşim çoktan hazırdı

Her yanda bir sefer vardı o vakitler

Kuklalar çarpışırdı

Savaşlar soğuk yaşanırdı

Bebeler elma kokusuyla göçerdi

Anneler ise yemeği ocaktayken....

Ben kendimden göçmeyi hiç istemedim

Bekledim vaktimi bir sonbahar

Ama hiç istemedim o günü

Bu çekici kaosu hiç bitiremedim

Tutan neydi bu ıssızlıkta

Tutabilecek kudret neyde vardı

Bilemedim

Göçmeyi istediğim zamanlar vardı elbet

İnsanlar dağılmış

Etrafında ne varsa dağıtmış

Kara delik gibi yutmuştu güzellikleri

Dağlardaki çiçekleri yutmuş

Bir kuşu kanadından vurabilmişti

Betonlara ev diyebiliyordu artık

Sevgiye muhtaç değildi mesela

Herkes göçmeyi hak etmiş anlaşılan

Peki benim bu zamansız göçümün

Asıl sebebi neydi?