Zamanın gölgesine esir olmuş insanlar.
Planlar, plansızlıklar, sanrılar, korkular, tanıdık ruhlar... Şair diyor, kim kimin derinliğini görebilir hem hangi gözle?
Biri de derinlik sadece fizikseldir diyor.
Başka biri boğulmaktan, başka biri aşktan, başka biri iki çift sözden...
Herkes her şeyden bahsediyor. Kendi hariç.
Gölgesiyle arkadaş olmuş, beli bükülmüş ruhlar.
Toprakla arkadaş olmuş, gül açtırmış mahzeninde.
Ağır ağır çıkmış merdivenleri kimisi, gecelerden saklanmış ay ışığı vurmasın diye yüzüne.
Ölümden bahsetmişler surların tepelerinde, yaş otuz beşi boylayınca melek çalmış kapısını.
Çağırmışlar korkuyu.
Çağırmışlar çığlığı.
Bir de uçurumun kenarında olanlar var.
Bir rüzgarın esmesi yetecek.
Karmaşanın yansıması mı bu hisler, yoksa insan bir his yumağından mı ibaret?
Ne zor şey özgürlüğün, yolsuzluğun, bir gün iki kelimenin arasından doğru hissi seçmek.
Ne zor duvarların, dağların, ruhların arasında kalmak.
Hadi karanlıkları kabullenip bir kenara bırakalım.
Turgut Uyarı dinleyip "göğe bakalım!"