Binlerce infazdan kurtardığım benliğim yüz üstü, 

Adını unuttuğum duraklarda bir gözüm açık uyukladım sırt üstü, 

Sonraları umut var olduğum diyar, başımın üstü oldu bahtiyar, 

Gök rengi olmasa da gözleri, gögsünde bir fısıltıdır gökyüzü. 


Umuttan muaf enkaz altı bir yerdeydim, 

Evvela epey bir zaman matiz şeritteydim. 

Dünyaya şöyle bir göz gezdirmek için gelmiştim, 

Buluttan damıtılmış birkaç damla çiseledi,

Siyah fanusumu taşırdım, özgürleşti balıklarım. 


Dedim nasıl mutlu olacağım yüreğime, 

-Benim olduğum yere gelince. 

Oraya nasıl gelirim dedim, 

-Dünyayı korkunç bir yer bilmeyecek kadar sevince. 


Peki ya gelecek?

-İyiyse hoş bir süpriz, kötüyse acısı şimdiden çekilecek.

Tanrı bilir, söylemez.

Söylerse kişi olağanüstü haldedir.

Değişmek üzere bir gelecek mevzu bahistir.


Yağmur dansı yapan, çamura razıdır. 

Çağımızda nefesten sonra para farzdır. 

Bir kağıda sevda yazılır,

Göğün gaz odalarında yakılır,

Mavi siyahtan sakınır, derinliği muammadır. 

Dilimdeki türkü yanık, 

bam teli patlak, 

hafızam kaçık, 

söylemlerim yıkık. 

Gözlerim birçok cinayete tanık,

Birkaç davada sanık,

Müsteki ben ve bana ait.

Kurşunlarımın yönü reflektif,

Sıyırdı geçti kaba etimi,

Üzerindeki dövmelerime tetkik.

Geleceğim, 

Sigara bastığım gençliğim

Ciğerimin son hava kesesine çektim.

Kaygılı izmaritler küllükte karnaval havası hakim.

Ağzımdan taşan dumanlar ve azot;

Sevişti.

Bir nefes, 

Bir nefes daha, 

Nefes nefese kaldım üryan bir seksin yamacında. 

Tuttu kupon, 

Gelecek "gelecek" biletim. 

Geleceğim.  

Seni yazdım.

Yazmadığım şeyi daha önce yaşamadım. 

Geleceğim. 

Seni yaşayacağım, 

Yaşamadığım bir şeyi daha önce yazmadım. 

Geleceğim.