önce yüzündeki cürüyüp kalmış soluğu dışarı saldın

sonra atları, en son beni

kuzguni yağız o ahraç at

rahvan koşuyor sana yetişmek için arkandan

gölgende soluklanıyor

soluğunu boğuyorsun


gözlerinin merkezine hicrete çıktım o anda

kum tepeleri, birkaç çalı, börtü böcek, güneşler

önce hepsi şahit oldu, sonra şehit edildiler

atları takip etmeyi niyet ettim

nal sesleri kızıl kumla buluştuğunda

bir vahanın azabı içinde buldum kendimi

tenimde yara diye kokunun izi kaldı


hatimler indirdim yüzünde takılı kalmış kahkalar için

sokulman için koynuma

sarılman için boynuma

yüzünün yüz ölçümünde kendime bir yer aradım

sığınmak için bir gülüşüne

dokunabilmek için sana gözlerimle


önce içimdeki at öldü

sonra dışardaki bütün atlar

tut ki bir attım dörtnala sana koşuyordum

bozkırın ustura soğukluğunda

sen tek kurşun sıktın alnımın tam ortasına

-kalbimin merkezine-

kana bulandı bundan sonraki bütün sözcükler


biz koşu başlamadan yenilen atlarız

biz skor tabelalarında yenilgilerde hep birinciyiz

ah sirenler çalıyor göğsümün ortasında

durmadan bir şeyler kırılıyor içimde

durmadan tekrara düşüyorum koşuda

durmadan yeniliyorum

Durmadan


oku

her tekrar ruhuma fatihadır

oku ve söyle bana at

kalbimde açan tek çiçek neden onun adıdır

kilometrelerin zamanlara bölündüğü anlarda

neden yüzü bir mesafe uzaklığında


önce yüzünde kalan artık bir ayrılığa peyda oldu dudakların

sonra beni öldürdün

bütün hikayeler atların ölümüyle son buluyor zaten

ben ve o ahraç at koyun koyuna yatıyoruz şimdi bir ayrılığın