"Göğü Delen Adam" kitabın başlığını ilk okuduğumda, bir şeyleri zar zor başaran, kendi başına ayakta durmaya çalışan, bulunduğu yere büyük bir iz bırakan birisi olarak çağrıştırdım kafamda. Okumaya başlayınca biraz yanıldığımı anlamaya başladım. Meğersem Tuavii Avrupada (onun söyleyişine göre beyaz adamlar) yaşadığı zaman içerisinde gözlemlerini, düşüncelerini paylaşmış bizimle. Bana sorarsanız gayet açık sözlülükle anlatmış. Hayatın her yerinde açıklık ve netliği her zaman sevmişimdir. Okurken ilk dikkatimi çekende bu oldu. Okurken kendinden emin oluşunu hissettirdi bana. Ben pek oranın yaşam tarzını ve insanlarını tanımadığım için her okuduğumda yeni yeni şeyler ögrenip bazı yerlerde anlattığı olaylara çok şaşırdım. Aaa! gerçekten böylemiymiş dediğim çok oldu. Okurken düşüncelerini dile getirmiş yani aslında çoğunlukla avrupalıları( beyaz adamları) eleştirmiş diyebiliriz. Oranın insanından bir halt olmayacağını ve para düşkünü olduklarını çok açık bir şekilde ifade etmiş. Ve okurken "papalagi" kelimesini çokça gördüm. Papalagi denince beyazlar yada yabancılar anlaşılırmış. Daha da derine inilirse, göğü delen adam demekmiş. Ne garip. Papalagilerin para sevdasından kendilerini, sevgiyi, saygıyı, unuttuklarını çok güzel bir şekilde kitabına yansıtmış. Vurgulamak istediğim bir çok yer var fakat hepsini anlatmaya kalksam, kitabı okumuş kadar olacaksınız. Beyaz adamların tanrısı kim diye sorsak para derler. Tuavii öyle diyor. Para uğruna vicdanını, onurunu, gülüşünü, sevincini, sağlığını hatta eşini ve çocuklarını feda edebilirlermiş. Ne kadar üzücü değil mi? Ailenin ne kadar önemli olduğunu düşünün bir kağıt parçası veya küçücük bir demir için sevdiklerini feda ediyorsun. Bu resmen paranın gözlerini kör ettiğinij kanıtı. Okudukça paradan daha çok tiksindim diyebilirim. Çünkü sevgi saygı parayla satın alınabilecek birşey değil. Ne yani bir dükkana girip bana şu kadar sevgi verirmisin mi diyoruz. Sevgisiz kaldım mutsuzum gidip biraz mutluluk satıp alayım nasıl olsa param var mı diyoruz. Hayır tabiki böyle birşey olamaz.



Tüm herşeyi yaratan tanrıya karşı gelip, herşeyi kendisi yapmış gibi kendilerini onun yerine koyuyorlar papalagiler. Bu bir nevi ego oluyor. Ben yaptım, benim fikrimdi, ben ben ben! Ne kadarda ego ve kibir barındırıyor. Para yoksa herşey bitiyor onlar için. Orada paran yoksa kimse sana yardım etmez aç kalırsın. Ancak birinin çok fazla parası olursa, çok nadir keyfi isterse parayı dağıtır fakire fukaraya. Diğer türlü fakirde olsan yardımı geç, asıl elinde olan parayı da alırlar. Çok fazla paraları olup daha çok istiyorum diyen beyaz adamların, paraya doymadıklarını buradan anlıyorum.


Okurken tuavii'nin bizim iyiliğimizi istediğini hissettim. Bu yüzdendir ki anlatırken hep açık ve net olmuş. Bu netliğini ve düşüncelerinin arkasında duruşunu sevdim. Çünkü yazarken bizlere yani hayattan zevk alanlara ve zevk almak isteyenlere, iyi kalpli olanlara seslenmiş. Paranın gözümüzü kör etmemesini istemiş açıkça. Herşeyin para olduğunu avrupada, beyazların tüm güzelliklerden uzaklaşıp, körleşip gördükleri şeyin sadece para olduğunu dile getirmesi muazzam.


Tuavii notlarını halkını uyararak şöyle bitiriyor: Papalagi'nin kurnaz diline, göz boyamalarına yenik düşmeyelim. Kendi içimizde güçlü kalalım. Bize tanrının ışığı yeter...


...