Ne düşlüyorsun? Ne kuruyorsun kafanda? Hangi sen var içinde? Hangi beni taşıyorsun?
Gökkuşağının ucunda buluşalım, saat güneşi bulut geçe. Öp dudağımın kenarından, bak gözlerime... Bir serçenin havayla cilveleştiği gibi dokun ellerime.
Bir sabah gel yanıma, soluyayım boynundaki nilüfer kokusunu. Ağlayalım sonra, bir daha ağlamayacakmış gibi, bir daha var olmayacakmış gibi...