Öğle yemeğinin ardından üzerime çöken yorgunlukla çimlerin üzerine uzanıvermiştim. Kollarımı başımın altında kenetleyip gezdim gökyüzünde. Zihnimde çok sevdiğim bir sanatçının o güzel cümleleri canlandı: Sonsuz gökyüzü, tıpkı Tanrı'nın kimilerine bahşettiği sınırsız hayal gücü gibi. Yorgunluğumu unutuverdim. Yerini merak, hayranlık ve hayret almıştı. Sonsuzluk ne kadar çok bizi cezbetse de gökyüzünün bu duru güzelliği ve uçsuz bucaksızlığı, bir süre sonra ürkütmüyor değildi. "Güzellik de korkutur." dedim kendi kendime. Sahibi için bir mükafat da başkası için bir tehdit mi yoksa? Şimdi bu başımı döndüren gökyüzü, yeryüzünün tehdidi mi, mükafatı mı? Mükafatı olmalı. Böyle bir şey nasıl tehdit olabilir ki sonuçta? Gökyüzü; yeryüzünün asla ulaşamayacağı, ulaşamasa da daima tek sevdiği aşkı ve arzusudur. Her ikisi de evrende birçok şeye tanık olmuştur. Onlar her daim güzellikler içinde olup güzellikler sunmuş olsalar da yeryüzü misafirleri -insanlar- her zaman hoş karşılanacak davranışlar sergilememişlerdir. Şöyle bir ilk insanlıktan günümüze değin düşününce türlü türlü kötülükler, aşağılık hareketler, acımasızlıklar içerisinde bulunduğumuz aşikar. Ama buna rağmen gökyüzü hep buradaydı. Güneş her defasında yeniden doğdu, bulutlar yeri geldi yağmur yağdırdı, yeri geldi şimşek çaktırdı. Yeryüzü toprağını esirgemeden varlığını sürdürdü. Gökyüzüne kadar uzanan ağaçları vardı, altın değerinde meyveleriyle tat sundu, suyuyla can oldu. Ne gökyüzü düzenini bozdu ne de yeryüzü küstü. Ama biz adi duygularımıza yenik düşüp uyum sağlayamadık. Bozan, engelleyen biz olduk. Düşündükçe anlıyorum da gökyüzünde ve yeryüzünde bir vazgeçiş yok. Bana kalırsa insanlardan değil kendilerinden vazgeçememişler. Birbirlerinin varoluşları, onlar için en yeterli şeymiş.


Bu öğle sonrası ben de kapıldım gökyüzüne. Bazı sorunlarımı, çözemediğim ve aşamadığım çoğu şeyi hatırlattı bana. Hepsini çözdüm. Hepsine yol verdim. Ruhumu arındırdım. İşte o zaman gördüm derinliklerimi, ruhumun en güzel halini. Kendime bağlı kalmalıydım. Tıpkı yeryüzü ve gökyüzü gibi. İçimde acı bir şarkının çaldığını duyuyor olsam da kendimle olan bağımı kötülüğe, tersliklere rağmen koparmamalıydım. Dünyada varacağım herhangi bir yere böyle varabilirdim. Ölüm de olabilir bu.


Bir öğle sonrası kalktı üzerimden yorgunluk.