Golgatha'ya,


Sıralanmış nurun örtüsü küçük bedenlere sarılı tatlar sezdirip, suları yıkkınlığa devirmiş

Altından kansızlığı akıtan bir damar vahşetin üstüne çıkmışken, itikadın kanı kurumuş çoktan

Ve tüm tasvirlerde İsa bir melaikenin bedenine hapsolmuş

Aydınlanmış bir tablo gözleri karmaşayla sürüyorken

Ölüm kanıyor demek geliyor şehvetin dişinden

Kolları olmadan doğanlar da gerilir mi acaba çarmıha diye soruyor İsa

Beni de kollarım olmadan yaratsaydın Tanrı'm

Nihayetim kurumlanır mıydı böylesi


Ebediyete, ebediyen esir olmadıkça köleyizdir

Bir üst akla, bambaşka bir bilince ve sırlı bir sarmaşığa

Göğsümden salyalarım sarkıyor

Bir tebliğkâr Bukowski edasıyla ağlıyor

Şuhluklar yapsam sana, biraz nazende

Dışında katılaşmış kahırdan sinmişçe


Ellerimi versem, kıymıklar batırır mısın bana 

Elem mermer midir, kırılır mı üzerinden geçtikçe 

Sürtünme kuvvettir sürünme zul mü 

Şehrin kapılarına gerin yaralarımı

O zaman yükselebilirim göğe

Nefesimi araladığım yerse hangi uzuv olur 

Zannımca kafatası değil

Tanrı kafatasçı değildir sanki


Bu mıhlı bilekler, bu estetik vücut

Esved düşmüş son anda kumulun üzerine 

Niçin korumadınız acznizi

Sizi seviyorum Tanrı'lar

Acizlik kanınızda var ve elçinin sonsuzluğu dahi ikonik olmak zaruriyetinde Körlüğünüzle damağım köreliyor

Kıyımlaşıyorum, nevrim çekiliyor 


Ben Tanrı olsam Tanrı' yı gönderirdim şenliğe, intiharı düşünmezdim dahi 

Acizliğin baş miri ölürse kulları ne yapar diye sormadın mı hiç kendine 

Hem Tanrı öldürse kendini, biz öldürebilir miyiz onu içimizde


Sorgu, sual ve emir komuta guruları

Hep vecibelere ve öğretilere ihtiyaç duyarsınız 

Kendinizi öldürmek olsa bahis, bıçağı güzelce biler, öleceğiniz yeri seçer, bir de manidar isim koyarsınız ona 


İnancımı kendim var ettim 

Algıda sarkıklaşmış Tanrı ise birer safsata