Aniden irkilerek gözlerimi kırpıştırdım. Kendi gölgemdi bu. Kendi gölgemden korkar olmuştum. ''Hay aksi!'' dedim. Buradan bir an önce uzaklaşmalıydım. Adımlarımı ritim eşliğinde hızlandırarak sokağın sağına döndüm. Köşede bir çöp toplayıcısı vardı. Göz göze geldim. Adamın boynuna doladığı kırmızı atkısında kurabiye parçaları vardı. Midem bulandı. İstemsizce bir öğürme refleksi ile dudaklarımı açacaktım ki o bakışı gördüm. Yalvarırcasına bakıyordu bana. Masum bir köpek gibi. Bu sefer ellerimi istemsizce ceplerime soktum. Sol cebimde öbüründen hallice bir adet kağıt para çıktı. Artık bankamatiklerden bile çekilmeyen olan. ''Bu da verilmez ki!'' diye düşünedurdum. Utandım da. ''Versem mi acaba?''

Bu sorularla birlikte bir kararsızlık silsilesi pekte parlak olmayan zihnimi iyice kirletmeye yetti. Sevmiyordum bu halimi. Zihnim ile bedenim arasındaki ahenk bozuluyordu. Zaten o ahengi zor bulan biriyim ben. Kolay kaybedemem.

Anlamı en azından şu an olmayan düşüncelerimi derin bir nefes alarak uzaklaştırdım. Tek bir zerresi kalmamıştı sanki zihnimde. Adama tekrar baktım. Meraklı bakışları üzerimdeyken hafif bir panikleme dürtüsünü bedenimde hissettim. Dudakları da açılmıştı. ''Zaten paramı verecektim. Ne bu ısrarcı bakışlar Allah aşkına!'' Ortalıkta birilerinin olup olmadığını sorgulamam gerektiği aklıma geldi. Bakındım. Kimsecikler yoktu. ''Şimdi bu adam beni takip etse, ıslarla yanıma yanaşmak istese, vesaire vesaire.

Kötü senaryoların kalp atışlarımı daha da hızlandırmasına izin vermeden paramı uzattım. Bir hışımla çekip aldı. Ne ayıp! Ardıma bile bakmadan yürüdüm. Dudaklarımı ağzımın içinde ellerim ceplerimde sokak tabelası aramaya koyuldum. Sadece kalabalığın olduğu lanet olası bir yere gitmek istiyordum. Çöp toplayıcısından başka kimsecikler beni görmemişti. ''Evet, panik olmaya gerek yok.'' Ayrıca şu beyaz yakalılar adamın sıfatına baksa kesin yüzlerini buruştururdu. O kadar pislik içerisindeydi. Leş gibi kokuyordu. Ama çehresi fena değildi sanki. Hokka burunluydu bir kere. ''Kes şunu'' diye kendi kendime söylendim. Zamanımdan epey çalmıştı burası. Zihnim daha çok. Her an polis gelebilir ve beni kelepçeleyebilirdi. Bu tarz dürtüleri beynimde bir kedinin fareyle oynadığı gibi oynatamazdım. Şimdi sırası değil diye düşünürken garip bir koku burnuma geldi. Adamdan yayılan o berbat kokudan daha beterdi. Ölü fare, bayat peynirden hallice. ''Eyvah!'' diye düşündüm aniden. Üstüme kan sindi kesin. Kurumuş kan kokusuydu bu.

Öldürdüğüm kadının kanıydı bu. ''Temizlemiştim halbuki'' Meğer kurtulamamışım. Kanından da gölgesinden de. İlmek ilmek planladığım, bin bir zorlukla aldığım canın bana bahşettiği kanları üstümden atamamışım. Kabanımın içindeki siyah kazağa güvenmiştim. Allah'tan görmemişti çöp toplayıcısı. ''Kokuyu almış mıdır?'' diye düşünürken saçmaladığımı fark ettim. ''Ya gördüyse?'' Kendime acıdım.

Onda o burun var mıydı ki? Çöp toplayıcısında. Gülesim geldi. Küçümsemenin vermiş olduğu bir rahatlama ile dişlerimi gıcırdattım. Dişlerimi gıcırdatmak ağzımı sulandırmıştı. Acıkmaya başladım. Şimdi ne yapacaktım? Cebimdeki en değerli kağıt parayı da adama vermiştim. İç geçirdim. Gerçi bu kokuyla bakkala girmeyi bırak insan içinde yürüyemezdim. İlk olarak üstümdeki şu kanlı kazağı bir an önce değiştirmeliydim. Farklı bir kazak ve farklı bir yol. Buradan uzakta bir yol. Var, biliyorum.

Dilenci ile arkadaş olup çöplerden kıyafet arayabilirdim. Kafamda bir şimşek çaktı. Hiçte fena düşünmemiştim. Bu fikir muazzamdı. Geldiğim yola geri dönmeliydim şimdi. ''Koşsam mı?'' Evet. Vakit kaybetmeden çöp toplamaya koyulurum hem. Nefes nefese koştum. Çöp toplayıcısı geldiğim sokağın köşesinde görünmüyordu. Sahi, şimdi ne yapacaktım?

''Nerede bu kendini bilmez?'' diye düşünürken gözüm battaniye, yastık ve açılmış bir kraker paketine ilişti. Üstüme giyecek bir kazak olsaydı iyiydi. Üşümeye başladım. Ters yönden ilerlemeye karar verdim. Bu yönde bir dilenciye rastlama umudu beni rahatlatmaya yetti. Rahatlamanın getirmiş olduğu ufak bir haz ve ardından gelen kalp çarpıntıları. Kalbimin sesini kulaklarımda hissettim. Kafamı tam arkama çeviriyordum ki gelen bir bıçak darbesi tüm hamlemi kesti. Kafamı oynatamadım. Ilık bir sıvı geliyordu elime. Sımsıcak ve sulu. Kanlar akıyordu karnımdan itibaren. Yerçekimine karşı koyamadım. Dizlerim de koyamadı. Yüzüstü yere kapaklanırken yüzümü ekşittim. Çok acıtmıştı. Kanım, aldığım canın kanına karışıyordu. Bu gerçekle inlemek istedim. Öfkelendim. İki el bedenimi çevirmeye koyuldu. Şimdi sırtüstü yatıyordum. Tüm bunların bir rüya olmasını diledim. O karşımdaydı. Çöp toplayıcısı. Gözlerimi hızlıca kırpmak dışında bir tepki vermeliydim. Öksürdüm. Suratına öfkemi kusmak istiyordum. Kan kustum bende. Ağzımdan fışkıran kanlar onun pis kokan koca suratına değiyordu. Daha da kirletmeliydim onu. Tükürecektim. Tükürmeye kendimi zorladım ama boğuluyordum. Kanım beni boğmaya başlamıştı. Durdum. Acı çekerek son kez derin bir nefes aldım. İstemsizdi bu sefer. ''Hepsi buraya kadardı.'' diye düşündüm. Son nefesim de. Acım da.