Elleriyle alnına dökülen saçları geriye doğru attırırken gözleri yan tarafa kaydı. Acaba etrafta kendi güzelliğine hayran hayran bakan birileri var mıydı? Suretlerin ve kalıpların endamına kıymet verilen bu zamanda herhangi bir çabası olmadan verilmiş bu endam ile caka satmalıydı.

Tabi dostlarının yanında ''caka satma’’ ifadesini asla kabul edemezdi. Mutevazı cümleler altında birçoklarının farkedemeyeceği bir çizgiydi takip ettiği yol. Kelimeler inci tanesini andıran dişlerinin arasından büyüleyici bir nefes gibi dökülüyordu.  

Güzel olduğunu farkettiğinde henüz küçük denecek yaştaydı. Biçimli yüzü, geniş alnıyla etrafa gülücükler saçtığında olumlu tepkiler alıyordu. Içten içe kibirli kişiliği kendisini arkadaşlarıyla kıyaslamasına yol açıyordu. Şu ana kadar her zaman ailesinde ve arkadaşları arasında ilgi odağı olmuştu. Ailesinin tek çocuğu, odasının tek sahibiydi. Saatlerce ayna karşısında kendisini izlemeye, assolist edasıyla süzüm süzüm süzülerek yürümeye bayılırdı.

Yüzündeki bir sivilceye veya yara izine asla tahamülü yoktu. Her daim temiz, düzenli duran odasının bir köşesinde mutlaka kremler, parfümler bulundurur, zeytin gözlerinin altı biraz moraracak olsa gerekli bakımı yapar, siyah sırma saçlarını taramadan yatamazdı.

  Gözleri uzun kirpiklerinin arkasından etrafı süzdü. Tanıdık kimseyi göremedi. Koridora doğru yürüdü. Pencereden süzülen ışık huzmelerinin toz zerreciklerini ortaya çıkardığını farketti. Dikkatinden kaçan pek az şey olurdu. Güzel olduğu kadar zeki ve meraklıydı.

Bir an için duraksadı. Gözlerini koridora dikti, ne gelen vardı ne giden. Oldukça sıkıcı bir günde arkadaşlarıyla olmak yerine sınıfta kalmayı tercih etmişti. Bazen onlarla uyuşmadığını farkediyor, yine de belli etmiyordu. Asla ilgilerini kaybetmelerini istemezdi.

Okul zilinin kulakları tırmalayan sesiyle düşüncelerinden sıyrıldı. Sınıfa girmeden önce karşı duvardaki aynaya göz attı; saçlarını, ekoseli eteğini elleriyle yokladı ve sınıfa girdi. Mağrur bakışlarla sırasına yürüdü. Dudaklarını hafifçe büzdü. Bir an için gözler ona çevrildi. Buna alışkındı.

 Sessizce öğretmenini bekledi. Sustuğu zaman gizemli bir havaya bürünürdü. Ne düşündüğünü belli etmezdi. Elindeki kalemle sıraya karaladığı birkaç çizgiyi tamamlarken kapı açıldı. Coğrafya öğretmeniydi gelen. Arkasından gölge kadar sessiz, ceylanınki kadar ürkek bakışlı, davetsiz bir misafir içeri girdi. Kızıl kıvrık saçları, kocaman bal rengi gözleriyle tıpkı bir çiçeği andırıyordu. Kıvrık kirpiklerinin hemen altına serpiştirilen belli belirsiz çilleri masum bir hava katıyordu. Gülümsediğinde belirginleşen çukur gamzeleri az sonra ortaya çıkacaktı.

 Gözler ona çevrildi. Çıt çıkmadı. Herkes bir gizemi çözmek ister gibi kızıl saçlıya bakıyordu. Coğrafya öğretmeni sessizliği bozmasa böyle sürüp gidebilirdi.

 Kızıl saçlı, nakil öğrenciydi. Ailesiyle birlikte ani bir kararla buraya taşınmışlardı. Az sonra ürkekliğini bir kenara bırakacak ilk dakikalardan etrafa gülücükler saçacaktı.

Zil çaldı. Benliğine serpilen kıskançlık tohumları açmakta olan bir çiçek gibi yayılıyordu içine. Kızıl saç ders boyu bütün ilgiyi üzerine çekmiş, daha şimdiden itibar görmüştü.

Ders boyu o tarafa bakmadı. Teneffüste sırasına oturup arkadaşlarının yanına gelmesini bekledi. Hüsrana uğradı. Hepsi kızıl saçın etrafına toplanmış, büyülenmiş gibi onu dinliyordu. Bir an için gidip tanışmak istediyse de hemen vazgeçti. Asla huylarını değiştirmezdi. Şayet biriyle tanışacaksa ilk adımı atmaz, karşısındakini beklerdi. Yine ne gelen oldu ne giden.

Canı sıkkın, zeytin gözleri fersiz bahçeye çıktı. Güneş usulca dağların arkasına saklanırken hafif bir rüzgar saçlarını okşadı. Alışkın olmadığı duygular eşliğinde yalnızlığının sesini ilk defa dinledi. Ilk kez gerçekten dışıyla değil içiyle ilgilendi. Asla aşağılara inmeyen mükemmel egosu zedelenmiş, beklemediği bir anda endamının bir başkasının gölgesi altında kaldığını farketmişti. Aslında kızıl saç olsa da olmasa da güzeldi ama önemli olan onun güzelliğinin önemsenmesiydi.

Arkadaşları olmadan bu mümkün olmazdı. Zekiydi. Kızıl saça beslediği düşmanlığın arkadasşarını kaybetmesine yol açacağını anladı.

Düşten uyanır gibi doğruldu. Koca adımlarla sınıfa girdi. Kızıl saçın başına toplanan kalabalığı yardı. Ona ulaştı. Yüzüne sıcak bir gülümseme yayıldı. Elini kızıl saça uzattı. ‘’Merhaba’’ dedi.

 

DİPNOT: Bu hikayeyi 16 yaşında bir lise öğrencisiyken yazmıştım. Gizemin büyüdğünü, büyürken bol bol yazdığını hatırlamak bilmek bana öyle iyi geliyor ki. Burdan selam olsun 16’lık Gizem’e...