kendi kendime konuştuğum zamanlar,
yalnızlık olarak algılanıyor bir de karşımda duruyorsa tüm yanlışlar.
bu buruk mutluluğun ardında, kayıp bir acı
bu yamaların ardında kalıcı yaralar
en tuhafı da bu ya, tedavi biçimi gibi gözlerin.
beni iyileştiren, beni hüzünlendiren
saatlerce uğraşsam bile çözemediğim sorunlar
hepsi bir olmuş ve gururla karşımdalar.
anlat tüm gerçekleriyle bizi yıkan detayları,
cinayet süsü verdiğim tüm cümlelerde
hep senden izler olan o söz sanatları,
kırılıyor, üzülüyor belki ama
korkmuyorum yağmurlardan,
tersine bile esse rüzgar.
hani kıyafetini ilk defa giymişsindir ve birazdan yağmur yağacaktır
ıslanmaktan değil de kirleneceği içindir mutsuzluklar
kapı çalar, çalar durur
kim bilir hangi dertlerden arınmış
hangi mevsimlerden çıkmıştır bu adam.
henüz yarınları olmayan, saatleri saymayan
kırık bir kalple kırk kilometre sevda seli
yokuş çıkarsın nefesin yetmez,
göğü seyredersin ama cevap vermez
taşırsın parmaklarında umudu,
kimseler görmesin ama saklama bu durumu,
en olmadık zamanda, en olmadık yerde
kendine saklıyorsun telaşı.
belki bu yüzden kendinle olan dansında
aşk diye sayıkladığın kurguların,
bizi bir araya getirmemek için yapılan planların
ve sakladığı bir şeyler var bilmem kaç metrekare odaların.
kendine yeniliyorsun, denize yakın olsa da
vardır hiç hissetmediğin kıyıların.
farkındayız, kırılganız
halledebilir miyiz bilmiyorum ama
yakınlaşmaktan bir hayli uzaktayız.
böyle olması iyi geliyor, yaşadıklarına şahit olmuyorum en azından,
benim dışımda tuttuğun eller var,
benim dışımda sevdiğin kalpler, yollar
evime dönüyorum, odama çekiliyorum
hissizlik sarmış etrafımı, soğuk mu inan anlamıyorum.
üstümde bir nem var
emin olamıyorum
şiir yazıyorum
ve
seni unutmayı deniyorum.
sonra,
gölgen çıkıyor karşıma, ufak bir fısıldama ile
ürperten o cevap:
"öyle basit değil özkan"