Şiire tövbe etmişti

mahvolmuş anılarının yıkık dökük kalıntılarında

ağaç olmanın özlemini ciğerlerine kadar solurken...


Sessiz bir şarkı mırıldanıyordu

kalbinin sol kapakçığına acımasız bir zehri zerk ederken...


Sadece utanmaz ve soysuz bir ağrıyı susturmak içindi tüm çırpınışları...


Kemiklerine kadar sıyrılmış etini

lime lime ederken...


Susuzluktan çatlamış,

çöl vahası dudaklarının arasından bir fısıltı bıraktı ,

mahrem yaralarını bir anlığına gösterir gibi...

Ruhunu açar gibi...

Bir rakamdan bin sayıyı ayıklar gibi...

İşgal gibi...

Fail gibi...

Mezar gibi...

Ölür gibi...


Neden sonra farkına vararak arsız bir zulmün ,teşhirci acılarının bataklığından arakladı

gün artıklarını, toza çamura bulanmış hayal kırıklıklarını, elem yaşlarını...


Çünkü aslolan asılsız bir iddianın peşinde ömrünün sonunu getirmek değildi ,

düşürerek kefeni gül ayazı ceplerinden.


Dolunaysız bir gecede ışığı yakmaktı,

mum olmayan yaşında ve hep aynı yasında erirken.


Bir metaforu sevip bin gürültüyü harcamaktı ruhunu ararken.

Belki de sadece okumaktı ,yola çıkmaktı,

gün gece demeden..

Bir sıhhat nefeste...


İlhamım: Huzurum Büşra♥️