Mavi kırlangıçlara kafes kaburgalarım

Zakkum bakışlarınız muhasarasında;

Her sabah buruk bir kabullenişe tekrardan başlamak

mahcubiyet ve mecburiyeti eşliğinde, 

Bana yollamadığın beşinci mektubu açıyorum

Ciğerimden damıttığım umman,

boğarken kıyılarımı bütün bir mevsim..



Satır başına denk düşüyor biletlerim..

İşlerimi kış tutmaktan yoruldum çok.. Oysa;

Yazları bu denli severken ben…Hiç!..

-Ben seni mırıldanırken duymadım ki hiç..-



Gözlerimi ağırdan alıyorum

-Cereyan-

Sona yaklaşırken karanfiller vakti,

seziyorum.

Şafaktan önceki o davudî sesi hatırlıyorum.

-Nasr’el Mubiyn-



Sürmeyeceğim artık namluya;

Heybemden kelimeler,

Silahımdan mermiler.

-son kurşun;-

Verilmemiş sözler,

Gidilmemiş yollar, 

Açılmamış çiçekler,

Anlamamış senler hatrına.



Hedefini ıskalayan tahrip gücü yüksek kelimeler..

Anladım.

Bilmek, sevmek mesûliyeti ağırdı çağın yüreğine.

Ağırdı yani bana; yaseminler açtıramamak boynunda..



Avuçlarından çatılmış

Bir mavi parantez gerekiyordu kaldırmaya;

İçime sığlanmış yorgun ve tedirgin karalığı

Açmadın

kapatmadın da.. 


   

(Dağınığım biraz; dargın değil. N’eyleyim..)



   Şimdiyse kafessiz göğsümde bir kuşluk vakti solmakta;

       Yazmaktan, yollardan, çiçeklerden yapılma…

                           




Mirza Şâmil.

Temmuz/2023



.