yolcuların bakışlarındaki uçurum

gözleri duymayan şoför

sürekli susadığını söyleyen amca

kulakları görmeyen muavin

 

bu kadar insan nasıl olur da

hangi bahaneyle anlamazlar

birbirlerini

-tabii önce kendilerini-


çılgınlar gibi meyve soyan teyze,

sadece cam kenarında oturabilenler

ve ben, yolun griliğine kendini kaptırmış,

doğurgan varoluşsal sancılarıyla baş başa


kafamı toparlayıp uyumaya başlıyorum

bu ekiple gondola biniyoruz

teyze hala meyve soyuyor

yetti be teyze!


muavinde 'ya bir şey isterlerse' gerginliği

amca suyunu içti

bu sefer de tuvalete gideceğim diye tutturuyor

inanmazsın, gondolu bizim şoför sürüyor!


teyzeyi soruyorum büyük bir telaşla

valizini açıp bana portakal deposunu gösteriyor -gondoldayız-

her şey bitince omzuma dokunuyor birisi

‘’kalk kardeş! geldik’’


velhasıl

hayal dünyamla varoluşsal sancılarım,

kavga ediyorlar

ve kavgayı bilinçaltım kazanıyor..