Efendim, gönüllerin fethi, şerlerin def’i için buyurun iyiliğe, buyurun hoşgörüye, buyurun sevgiye…

Bir kalbi fethetmeli bir çift güzel sözle, bir gönlü kazanmalı küçük bir merhamet dokunuşuyla, bütün insanlığı kazanmalı yüreğimizdeki kocaman sevgiyle…

Peki kalpleri sahiden fethetmek mümkün müdür? Saygılı olmak, güzel sözler söylemek, küçük sürprizler yapmak, paylaşmak… Bunlardan herhangi birini yapmak bile bir kalbi fethetmek için yeterliyken biz neden yapamıyoruz? Belki de “ben merkezli’’ olduğumuz içindir. Bir düşünün. “Ben merkezli olmak” beraberinde ön yargıları da getirmez mi? Ön yargılı olunca da insan küçümser ve küçümsediği bir kimsenin yakınında bile bulunmak istemez. Peki, bu böyle devam ettiği müddetçe neler olabilir? Herkesi küçümseyen bir kişi doğal olarak kendini Kafdağı’nda görür, bu yüzden de kimseyle temasa geçmez, konuşmaz. Hal böyle olunca bırakın güzel sözler söylemeyi insanların yüzlerine bile bakmazlar. Bu durum insanların arasına soğukluk sokar. Küçücük bir olay bakın beraberinde neleri getiriyor. Halbuki kendimizi düşünmeyi bırakıp ya da kendimizi düşündüğümüz kadar karşımızdakileri de düşünmeye başlasak, biraz empati yapsak olay çok farklı yerlere gidebilir. Mesela söylemekte olduğumuz bir sözü söylemeden evvel tartsak, düşünsek, ölçüp biçsek çok daha iyi olmaz mı? “Bir incelik göstersek incitmesek karşımızdaki kalpleri.” Şair bile söylemiş: “Bir incelik gösterin, incinmesin yüreğim.” demiş. Yunus ise çağlar ötesinden seslenmiş: “Bir kez gönül yıktın ise o kıldığın namaz değil.’’ Evet, yaşamak ciddi iş. Yalnız yaşarken incitmemek daha ciddi bir iş. 

Mesela bir incelik göstersek incinene… Kitap hediye etsek, oturup dertleşsek, nasılsın diye sorsak... Ayrım yapmadan tüm insanlığı kardeş bilsek… Sadece bunlarla bile kalplerin fatihi olabiliriz. Öyle ki Fatih Sultan Mehmet İstanbul’un surlarını aşıp kente girdiğinde, Ayasofya’ya gidip oradaki gayrimüslimlere dininizi istediğiniz şekilde yaşayabilirsiniz diyerek gönülleri fethetmiştir. 

İnsanları kazanmak kolay, gönüllere taht kurmak ise daha da kolay. Gereken tek şey mütevazı olup nazik davranışlar sergilemek. İnsanlara iyi davrandıkça göreceksiniz ki dünya daha da güzel bir yer olabilir. İnsanlarla konuşup anlaştıkça, iyi anlar biriktirdikçe kalpler fethedilecek ve bu bizi yeryüzünün fatihi kılacak. Unutmayalım ki bizim ilacımız biraz sevgi, saygı, anlayış, bir çift güzel söz olacaktır. Bu sayede kalpleri fethedip, gönüllere taht kurup yeryüzünün fatihi olabiliriz.

Kim gibi mi? Âlemlere rahmet olarak gönderilen peygamber efendimiz gibi. O, insanlığın derdini kendine dert edinmişti. Çok sevdiği amcasının katili Vahşi’yi bile Allah’ın gazabından korumak için affeder ve Vahşi’nin Müslüman olmasını sağlar. Böyle bir peygamberin ümmeti olmak demek ki gönülleri kazanmayı gerektiriyor.

O zaman gelin, bize yakışanı yapalım: İncinsek de incitmeyelim.