Karanlık kuytularda bulurduk hep kendimizi

gecelerimiz vardı

aydınlık sabahlara henüz gebe

toprakta tohum denizde tuz

hayatın rahminde büyüyen sevdamız

kıpırdanıyor yine

kıpırdanıyordu asırlardır

haylazlığı bilinen bir kendini bilmezlikle


yitirilmiş eski güzel zamanlardan

bugüne içimizde burukluğu kalan,

kolluyor doğacağı anı ne vakittir

gözleri henüz açılmamış olsa da 

yüzü dönük zamanın beklenen ebesine


ebeler ki asılıp çekecektir 

kavrayarak ayaklarından yaşamın bilincini

yeni bir anlamı pekişecektir hayatın bizimle

var oluşumuz daha çok sancılara gebedir

çekilecek sancılarımız bitmez bizim

bilirsin sen de


beklenen,

ne razı görülen bu gri yaşamın renginde

ne de hürlüğüne öykündüğümüz dağların yeşilliğinde

bu galaksiler, yıldızlar ve gezegenler

asırlardır keşfedemediği insan soyunun

erişilmez hülyalarımızdaki çözülmez bilmece


cebimizde yağmalanmamış hayallerimiz durur

yitirmedik ne alış ne de verişlerle

insanlık her pazar günlerinde

sere serpe tezgahlarında uzanırken zamanın

bizim düşlerimize ilişemezdi sermaye


ama

bir gaflet uykusunun derinliğindeyken yine

korkularını kamuflaj giyip örterek

bize günlerden arta kalan gecelerimize

saldırdılar, 

gülünç üniformaları ve kudurgan çaresizlikleriyle


namlu ucuyla kaldırarak yıldızdan çarşafları üstümüzden

zulmün izini bırakıp ayaklarıyla kitaplarımızın üstüne

böyle konu oldular

hesap günü ansızın ellerimizle geldiğinde

karanlık günlerden bahsedeceğimiz

daha yazılmamış türkülerimize şiirlerimize


şafak,

karanlığın ağzından kerpetenle söküldü o gece

belki çaresizliğin öfkesi bu taşınan

belki ağzına kadar dolu hüzünle

gözlerimizde dururken pıhtılaşmış kandan bir çanak

bunca olanlara inat çatlamadan orta yerinden 

duruyor şimdi öylece


Bir ömürdür miyoptan müzdaripti gözlerim 

ama

önümde engel olamadı hiç hakikati görmeye

yeri ayağımın altından kaydırsa da astigmat

kol kola girdiğimiz iyinin güzelin yoldaşları

yürüdüğümüz yollarda sendeletmedi bizi

bir kez bile


Görünen kelepçelerimiz plastik olsa da çoğu zaman

içimizdeki acısı eş vurulmaya zincirlere

ama unutulmasın

bir şey var hala alamayacakları

sıkılı yumruklarımızla duran ellerimizde


Her güçlüğü aşacak güçte yaşanan 

Sade bir hayat ki neşter keskinliğinde