Ölmeden evvel görebilecek miyim seni,

Çekilecek mi önümüzden gururunun askerleri?

Sana çıkan yollarım

Mayınlarla ve bombalarla kuşatılı.

En acısı da sensin tüm bu olanların komutanı.


Bir pazar sabahı gözlerinin penceresinden

Doğuramayacaksam güneşi,

Boşuna, haftanın diğer altı günü.

Yokluğunda tuttuğum çeteledeki çizgiler,

Şimdi çete olmuş, hayalini almak için peşimdeler.


Koynumda büyütüyorum gülüşlerini.

Ödüm kopuyor, göğsüm kanıyor

Ya bir köşeye sıkıştırıp

Onu da alırlarsa elimden?


Kalleş bir dünya burası

Sense acılarıma kardeş, ruhuma eş tek çıkışım.

Bu avluda bir başıma koyduğundan beri beni

Yaşam bir hapishane yeri.


Rengarenk fotoğrafların geçiyor hep elime

Bir rengin dahi solmamış bensiz.

Solmasını istemem kesinlikle ama sevdiğim

Onca sene, sana bir renk bile olamamak üzüyor beni. 


Kaç takvim eskidi seni görmeyeli,

İndi mi sinirlenince belirginleşen alnının yeşili

Sakinleştirdi mi yıllar seni?

Ruhunda var mı benden bir iz

Birden uzun uzun anlatarak yorma kendini

Yüzünü göreyim ben anlarım

Benlerin arttıysa

Bu, güneşin hiç eksilmemiş demektir bensiz.


İnsan, insana

İnsan hiçbir şeye bağımlı olmadan yaşamalı.

Sevgi zannedilen sapıklıkta

En çok burada hata yapıyor insanlar.

Bense bağımlı değil bağlıydım sana

Ondandı çitler değil çiçekler örmem etrafına.


Dört duvar arasından gelen kuş sesleri gibisin,

Penceresiz hücreme değen

Güneş ışığı da sensin.

Yüzyıllık bir çınarın gölgesisin

Seni görmüyorum ama hissediyorum.

Yüreğimin ta içisin...


Bir soru gözlerimi çiziyor geceleri:

Ölmeden evvel görebilecek miyim seni?

Yıllarımı getirebilecek misin bana geri,

Bir atlet gibi...

Geçecek mi varlığını üzerime giydiğimde

Bunca zamanın sensizliği?

Sen bu hapishanenin hem mahkûmusun

Hem ziyaretçisi...