İnsan her zaman hayal kurmaktadır. Düşünmeye başladığımız ilk andan öleceğimiz son ana kadar, mütemediyen hayaller kurarız. Bu hayallerimiz; maddi zenginlik, manevi dinginlik, çok bilgili olma, çok mutlu olma başlıkları altında toplanabilir. Bir de bizim tahayyül ettiğimiz bir şeyin başka bir kimse de olduğunu gördüğümüz zaman, o şeye sahip olan kimseye mizacımıza bağlı olarak imrenebilir yahut kıskanabiliriz.
Ancak bazı kimseler de vardır ki onlara imrenmek yahut kıskanmak en büyük aptallık olmaktadır. Çünkü bu tür kimseler diyorum çünkü bunlar, varlığının ehemmiyetini ruhta değil maddede aramaktadırlar. Onlara göre ne kadar varlık, bilgi, mutluluk, eğlence veya fiziksel özelliklere sahipseler o kadar değerlidir. Ancak bu büyük bir yanılgıdır.
Bu tarz kimseler sahip oldukları zenginliğin, bilginin, fiziksel özelliklerin, dinsel karakterin vb. şekilde toplumda itibar gören diğer öğeler ile insanları tahakküm altına almaya çalışmaktadırlar. Onların bu megaloman tavırlarının tesirinde olan insanlar olduğu gibi onların zelil bir konumda olduğunu düşünen kimselerde vardır. Elbette onların bu tarz maddesel üstünlüklerine iştiyak duyup onlara çanak yalayıcılığı yapan kimseler vardır. Tabii ki bu dalkavuk güruhun tesiriyle, mikroman kimseler kendilerini, çöldeki seraplara kapılmış gibi hissederler kendilerini.
Diğer bir kısım ellerinde, akıllarında ve kalplerinde hiçbir şey olmadığı halde varmış gibi yapan kimselerdir. Maalesef ülkemizde bu üç sınıfın çokça taraftarı vardır.
Şimdi bu duruma basit bir örnek verelim. Faraza ülkemizde sayılı olan zenginlerden bir kimsenin, son model araçlar ile dolu otomobil koleksiyonu var; bu gayet doğal bir durumdur. Ancak bu kimsenin, mevcut otomobil koleksiyonu ile kibirlenmesi ve gösteriş yapması anormal ve gayrı ahlâkî bir durumdur. Bu kimseden daha ahlâksız olan kimse ise onun mevcut mal varlığı için ona yardakçılık yapan kimsedir. Bu tür kimseler, aslanın avladığı avdan sonra artıklarla beslenen akbabalar gibidirler. Daha farklı betimlemeler elbette yapılabilir. Ancak bu kadarı yeterlidir.
İlk gösteriş budalası güruh ve bu güruhtan nemalanan oportünist güruhtan daha lümpen olan başka bir güruh ise elinde hiçbir şey olmadığı halde varmış gibi davranan güruhtur. Bu güruhun mizacını yine otomobil üzerinden örnekleyebiliriz. Bu tarz kimseler ise şu şekillerde yaşamaktadır. Mevcut maddi imkanı olmadığı hâlde kredi çekip maddi statüsünün üstünde otomobil satın alırlar veya günübirlik araç kiralarlar. İlk durumda uzun bir süre borç ödemeye mahkum, taksitli köleler olurlar. İkinci durumda ise geçici bir doyuma ulaşarak, bununla böbürlenirler. Her iki durumda idrak edenler için zelil bir durumdur.
Bu kimseler için örnekler elbette ülkemizde ziyadesiyle bulunmaktadır. En son gördüğüm ve fazlasıyla hayretler içinde kaldığım bir gösteriş budalalığı şu şekilde idi. Bahse konu olan kadının eşi, Türkiye'deki siyasi partilerden birinin ilçe başkanı idi. Bu kadında, kocasının ilçe başkanı olması hasebiyle kendisini resmen bir first lady olarak lanse ediyordu. Kimilerine göre kadın haklı idi ama genel kanı kadının gülünç bir halde olduğudur. Bu örnekler artırılabilir. Kadın veya erkek olsun, kendisi dışındakiler üzerinden bir gösteriş sevdası vardır. Ötekiler bir eş, bir evlat, bir makam vb. her şey olabilir. Ancak sonuç değişmez.
Sonuç olarak şunlar kesinlikle söylenebilir. Ülkemizde gösteriş budalası olan kimseler fazlasıyla bulunmaktadır. Bu tür kimseler ise toplumun her alanında bulunmaktadır. Bu tür kimselerin azalmasının tek yolu, bunların aslında değersiz şeyler olduğunu söylemek ve onlara bunu hissettirip, ardından gitmemek olabilir. Bu durumda pek mümkün değildir. İşin en acıklı kısmı ise bu tür kimselerin varlığından hissedilen sıkıntıya tahammüldür.