Kalemi kır çık gökyüzüne, belki orada araflar var
Ağlar heybetinden düşer taşlar, etekleri zil çalıp oynar
Geçti yıllar, parmak uçlarım kanar nerede o eski akşamlar?
İnsanı yaka-duran biri şu salise gözlerini dünyaya açar.
Günahlar ve sevaplar her anı rüzgar kovalar, yağar bulutlar.
Kuruntu çoktur benliğini savur, düşme daha çok koştur,
Topukların bacaklarına vurana kadar hemde
Benim duvarlarım soğuktur ama varana kadar üstün başın kurur.
Kahrolası anatomime aykırı yoktur haberi cimri peri masalı,
Başı bağlı, daha genç ama hırslı bu oyunun yoktur kuralı
Kurtlar ve vampirler şehir yanıyor, lanet ay ve kan
Bana bakma ceketimi geri ver, halüsinasyon yaz ferman
Kare pencerenin ardından baka-duran yine harika gelenek
Sokakların rendelenmiş tuvallerine ekmek banan ördek
Uykulu gri mahalleler bana ipek döşeme havasız minibüs gerek
Yaşadığı dönemden çıkması an meselesi yeni evi yatak döşek.
Kenan Birkan
2022-11-30T10:37:30+03:00Ben de “cehennet”i anımsadım. Hoş bir şiir.