Kalemi kır çık gökyüzüne, belki orada araflar var

Ağlar heybetinden düşer taşlar, etekleri zil çalıp oynar

Geçti yıllar, parmak uçlarım kanar nerede o eski akşamlar?

İnsanı yaka-duran biri şu salise gözlerini dünyaya açar.


Günahlar ve sevaplar her anı rüzgar kovalar, yağar bulutlar.

Kuruntu çoktur benliğini savur, düşme daha çok koştur,

Topukların bacaklarına vurana kadar hemde

Benim duvarlarım soğuktur ama varana kadar üstün başın kurur.


Kahrolası anatomime aykırı yoktur haberi cimri peri masalı,

Başı bağlı, daha genç ama hırslı bu oyunun yoktur kuralı

Kurtlar ve vampirler şehir yanıyor, lanet ay ve kan

Bana bakma ceketimi geri ver, halüsinasyon yaz ferman


Kare pencerenin ardından baka-duran yine harika gelenek

Sokakların rendelenmiş tuvallerine ekmek banan ördek

Uykulu gri mahalleler bana ipek döşeme havasız minibüs gerek

Yaşadığı dönemden çıkması an meselesi yeni evi yatak döşek.